VENG- Madde bağımlılığıyla mücadelede önemli bir rol üstelenen Şiar Be Uyuşturucu ile Mücadele Platformu eş sözcüsü Murat Kan, bağımlılıkla mücadelede toplumsal dayanışmaya vurgu yaparken, sistemin sürekliliğine sağlamak için toplumsal deformasyona ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti.
Egemen kapitalist sistemin madde bağımlılığıyla toplumda yozlaşmaya yol açtığına işaret eden Kan; “Dünyanın egemen sistemi kendisini ekonomik olarak var edebilmenin önemli faktörlerinden biri olarak uyuşturucuyu görür” dedi.
Şiar Be Uyuşturucu ile Mücadele Platformu eş sözcüsü Murat Kan, Veng Radyo’nun Kent Gündemi programında madde bağımlılığıyla mücadelede önemli değerlendirmelerde bulundu.
Şiar Be Uyuşturucu ile Mücadele Platformu eş sözcüsü Murat Kan, Veng Radyo’daki Kent Gündemi programında Servet Günay’ın konuğu oldu.

Şiar Be Uyuşturucu ile Mücadele Platformu, uyuşturucuyla mücadele kapsamında 26 Nisan günü Sümer Park’ta bir yürüyüş gerçekleştirilmişti. Sümerpark’ta başlayıp Keçi Burcu’na kadar süren bu yürüyüşe yüzlerce genç, kadın, belediye başkanları, milletvekilleri ve STK temsilcileri katılmıştı.

Bu yürüyüş ile kuruluşunu deklare eden Şiar Be Uyuşturucu ile Mücadele Platformu. Eş Sözcüsü Murat Kan, platformun kuruluş amacını, plan ve programını Veng Radyo’da değerlendirdi.
TOPLUMSAL YAPIYI ÇÜRÜTEN, TOPLUMUN BÜTÜNLÜĞÜNE PARÇALAYAN MADDE KULLANIMIYLA MÜCADELE ÖNEMLİ BİR KALDIRAÇ
Şiar Be Uyuşturucu ile Mücadele Platformu’nun neden kurulduğu ve nasıl bir ihtiyaca karşılık geldiğine ilişkin Kan, söze şöyle başladı:
“Hiç kuşkusuz toplumsal ihtiyaçlar böylesi bir platformu zorunlu kıldı. Toplumumuzun kanayan yaralarından biri hatta kanserleşen bir sorun. Toplumumuzun farklı kesimlerini bütünüyle etkileyen bir konu. Uyuşturucu yaşının Amed gibi bir yerde 9’a düştüğü düşünülürse hatta toplumun büyük bir kesiminin bir şekilde uyuşturucuyla ilişkili olduğu gerçekliği göz önüne getirildiğinde böylesi bir platformun da nedeni olduğu anlaşılır. Tabii uçuşturucunun tarihsel anlamda öncelikle kullanılma arka bahçesinden söz edilebilir. Fakat güncelde toplumun bütününü saran toplumun bütününü etkileyen bir sorun ve giderek toplumsal çürümeye yol açan toplumsal yozlaşmaya yol açan toplumun ahlaki değerlerinde erozyona yol açan Toplumsal bütünlüğü parçalayan, toplum birey ilişkilerini zedeleyen bir yerde bu yönüyle bütün bu sorunlara dair bir söz söyleme adına platform kuruldu.

“Toplumsal bütünlüğü parçaladı”
Hiç kuşkusuz buna yol açan önemli etmenlerden biri toplumumuzun gelmiş olduğu düzey. Yani toplum aslında mevcut haliyle kendi sorunlarını kendi başına çözemeyen bir yerde. Çünkü uyuşturucu ve ona benzer fuhuş, kumar vesaire günlük yaşamımızı önemli oranda etkileyen hatta günlük yaşamımızda davranışlarımızı belirleyen bu sorunlar ne yaptı? Zamanla toplumu çürümeyle yüz yüze bıraktı. Toplumsal bütünlüğü parçaladı. Bireyleri zamanla çürüten, düşünemeyen bir toplum, düşünemeyen bir bireye yol açan bir yerden kendisini dayatmaya başladı ve biz de son dönemlerde bu konuyu farklı şekilleriyle ele alıp değerlendirme ihtiyacı duyduk. Özellikle farklı alanlarda buna dair yapılan araştırmalar, anketler biz de şu sorun şöylesi bir sorgulamayı beraberindeki getirdi. Toplumu bütünüyle toplumu saran bir hastalık ya da bir toplumsal sağlık sorunu olarak uyuşturucu toplumumuzu etkileyen bir yerden hatta toplumumuzun gidişatını önemli oranda olumsuz yönde etkileyen bir yerden ele alınıp değerlendirildi. Bu da beraberinde böyle bir platformun kurulma ihtiyacını doğurdu.”
PLATFORMUN ÇOK ÇEŞİTLİ YAPISI
Kan platformun yapısına ilişkin de şunları ifade etti: “Platform aslında Amed’teki demokratik kitle örgütlerinin sivil top toplum örgütlerinin ya da toplumsal alanda sorumluluk duygusuyla hareket eden farklı yapıların içinde yer aldığı 15-16 kişilik bir aktivist grubundan oluşuyor. Kentin dinamiklerinin de önemli oranda desteklediği bir platform. Ve bu platform kurulurken toplumun farklı kesimleriyle de görüşmeler yapılarak oluşturuldu. Topluma karşı sorumluluk duygusuyla hareket eden, toplumun temel sorunlarını kendi sorunları olarak gören ve bu sorunların giderek toplumu ciddi anlamda toplumsal yaşamı, toplumsal sürekliliği olumsuz yönde etkileyen sorunlar olarak gören ele alıp değerlendiren değişik demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinden bir araya gelmiş arkadaşların oluşturduğu bir platform. Aslında platform bunu uzun bir süre yaklaşık 5-6 ay bir hazırlık sürecini geçirdi. Bu hazırlık sürecinde neler yapılabileceğine dair bütün sahalara ilişkin çalışmalar yürütüldü. Sahalarda da önceden farklı Demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, farklı araştırma gruplarının uyuşturucu konusuna, uyuşturucuya dair yapmış olduğu araştırmalar vardı. Bu araştırmalar ele alınıp değerlendirildi. Bunun üzerinden bir tanı konulmaya çalışıldı ya da bir kentin bir profili ortaya çıkarılmaya çalışıldı ve özelde Amed genelde de bütün Kürt coğrafyasında da bu problemin nasıl bir boyuta geldiği tartışılarak dört pilot bölge belirlendi. Bunlardan biri Amed yani Diyarbakır, Van, Batman ve Şırnak’ın Cizre ilçeleri. Bu anlamda bu platform bir rol model işlevi görecek bir platform. Diyarbakır, Ahmet ya Van Batman ve Şırnak Cizre ilçesi 3 il ve bir ilçemiz pilot bölge olarak belirlendi. Kuşkusuz bunlar özgünlükleriyle ele alınıp değerlendirildi. Ama bu demek değildir ki coğrafyamızın farklı kentlerinde buna dair çalışmalar yürütülmeyecek. Buna dair bir söz söylenmeyecek. İlk etapta bunlar belirlenmiş olsa da zamanla bu Problemi yaşayan farklı mekanlarda, farklı coğrafi yapılarda da bu sorunun bir şekilde ele alınıp değerlendirileceği ya da bu platformun kendi iz düşümlerini oluşturarak burada da çalışmaları yürütebileceği vurgu sunu da yapmak gerekiyor.”
KAPİTALİST ÇÜRÜME, TOPLUMU YOZLAŞTIRARAK YÖNETMEK İSTİYOR
Sosyopolitik Saha Araştırmaları Merkezi’nin Diyarbakır’ın Bağlar Bölgesi’nde yaptığı bir araştırmada uyuşturucu kullanma yaşının 5’e kadar düştüğü tespitini ilişkin de Kan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Evet, böylesi bir gerçekliği vurgularken üç kuşkusuz savaş gerçekliğini vurgulamak gerekiyor. Savaşın şöyle bir özelliği vardır. Savaş aslında zamanla toplumu çürütür. Çünkü savaşın kendisi beraberinde birçok faktörün de ya da savaşla beraber farklı argümanların kullanılmasını da zorunlu tutar ya da onu koşullar. Yani örneğin normal bir savaşla egemen güç savaştığı halkları, savaştığı güçleri ne yapalım? Savaştığı güçlere iradesini kabul ettiremez. Ve özellikle dünya örneklerinde de bu Çok görülmüştür. Kapitalist modernite geldiği aşamada 21. yüzyılda bir toplum kırım sistemi halini aldı. Yani artık bütünüyle Topluma yönelen bir sistem halini aldı ve toplum zamanla devletin toplumu haline getirildi. Yaşamı yeniden üreten ki biz bunu biyoiktidar olarak tanımlıyoruz. Buna göre toplumu şekillendiren, toplumun davranışlarını ve reflekslerini belirleyen bir egemen sistemden söz ediyoruz. Şimdi böylesi bir sistem beraberinde toplumu kendisine bağlayan, kendisine entegre eden bir yerden toplumu ele alıp değerlendirdiği için ne yapacaktır? Toplumu yozlaştıran, çürüten bir politikada izleyecektir. İşte bu noktada ne yaptı?
Latin Amerika, Meksika, Kolombiya…
Özellikle 1945 sonrası, II. Dünya Savaşı sonrası egemen kapitalist modernite sistemi daha çok özel savaşı bir yöntem olarak topluma dayattı. Evet. bu savaşın beraberinde yarattığı önemli etkiler toplumun parçalanması yani toplumun bütünlüğünü kaybedişidir. Toplumun ahlaki değerlerini yetirmiş olmasıdır. Toplumun yozlaşmasıdır, çürümesidir vesaire. Yani özel savaş zamanla kendi toplumsal sistemini oluşturabilmek adına ne yaptı? Toplumun değerleriyle oynamaya başladı. Ki Kürt coğrafyasında da bu 90’lı yıllarla beraber aslında özel savaş rejimi uyuşturucuyu savaşın finansı olarak kullandı. Uzun bir süre Kürt coğrafyasında verilen savaşın finansal olarak uyuşturucu kullanıldığı ve günümüzde aslında modernitenin gerçekliği de böyle. Şimdi dünya örneklerine de bakıldığında bu çarpıcı bir örnek olarak görülür. Dünyanın önemli kartelleri uyuşturucuyla ayakta kalmaya çalışan karteller. Yani bir Latin Amerika örneği aslında çarpıcıdır, Meksika örnek verilebilir, Kolombiya örnek verilebilir, yine buna Peru örnek verilebilir ve özel savaşın uygulandığı bütün ülkelerde uyuşturucu ve madde bağımlılığı toplumu bir şekilde yola gelmenin, yola getirmenin önemli argümanlarından biri olarak kullanılmıştır.”
SİSTEMİN SÜREKLİĞİ İÇİN TOPLUM DEFORME EDİLİYOR
Uyuşturucu kullanımının yol açtığı toplumsal dezenformasyona ilişkin de Kan, şunları söyledi: “Yani her şeyden önce bu denli toplumsal bütünlüğü yitirmiş bir toplumda uyuşturucuyu gerçek anlamda anlatabilmek gerçekten zor. Çünkü toplumun önemli bir kesiminin bir şekilde bulaştırıldığı bir olgu, uyuşturucu. Yani bu herkesin uyuşturucu kullandığı anlamına gelmez ama ya uyuşturucu kullanan kesim vardır. Yani annelerimiz, babalarımız bu anlamda bir şekilde ne olmuştur? Bu sorunla muhatap olmak durumunda kalmıştır. Çocuğundan ötürü, kardeşinden ötürü, ailesinden ötürü bir şekilde uyuşturucuyla ilişkilenmiş aileler, yapılarımız var. Dolayısıyla sistemin yarattığı toplumsal yapıda buna karşı toplumsal bütünlüğü sağlayarak mücadele vermek her şeyden önce zor. Evet. Şimdi bu önemli bir faktör. Fakat daha önemli bir faktör egemen sistemden kaynaklı olgular. Şimdi her şeyden önce egemen sistem toplumsal bütünlüğü parçalayan bir sistem. Ve deforme olmuş, kendi benliğine yabancılaşmış, kendi kimliğine yabancılaşmış, kendi değerlerine yabancılaşmış bir düzen üzerinden, bir yapı üzerinden egemen sistem kendisini yaşatır.
“Egemen sistem uyuşturucuya karşı mücadele ediyormuş gibi görünür”
Yani egemen olanın var olabilmesinin koşulu nedir? Toplumun önemli bir kesiminin ya da ezilen dediğimiz toplumsal kesimlerin rahatlıkla sistemle bütünleşebileceği bir düzen oluşturmaktır. Şimdi bunu yapabilmenin yolu böyle uyuşturucu gibi argümanların kullanılmasından geçer. Salt uyuşturucu değil. Ama özel savaşın belli argümanlarından biridir ve ne yapar? Buna eşdeğer bir yaklaşım gösterir topluma. İşte temel sıkıntılarımızdan biri bu. Aslında egemen sistem uyuşturucuya karşı mücadele ediyormuş gibi görünür ama Savaşta bunu kullanır ki günümüz koşullarında hala bu gerçeklik devam ediyor. Yine dünyanın egemen sistemi kendisini ekonomik olarak var edebilmenin önemli faktörlerinden biri olarak uyuşturucuyu görür. Yani az önce söylediğimiz gibi Latin Amerika’daki kartellerin büyük bir kısmı ne yapar? Uyuşturucu üzerinden kendisini yaşatmaya çalışır. İlginçtir. Mesela bir araştırmada dünyanın en büyük üç bankasından biri Morgan, Deutsche Bank ve HSBC Bank. Yani biri İngiltere’nin, biri Almanya’nın, diğeri Amerika’nın bankaları. Ve bu bankaların neredeyse ise önemli oranda dünyanın farklı uyuşturucu kartellerle ilişkili olduğuna dair somut net araştırmalar bilgiler var.
Uyuşturucuya karşı mücadele egemen sisteme karşı mücadeledir
Şimdi sistemin kendisini böylesi argümanlar üzerinden yaşatmaya çalıştığı, kendisini var etmeye çalıştığı, üretimden ziyade tüketime dayalı bir toplumu toplumsal sistemi öngördüğü toplumun toplumsal gerçekliğin bütünüyle görmezlikten gelindiği ya da halkların farklılıklar göz ardı edildiği, eşit özgür temelde bir kimlikten ziyade mujenleştirilen bir toplum, egemen olana benzeştirilmeye çalışılan bir toplumun hakim kılınmaya çalışıldığı bir yerde onu ayakta tutan sistemin önemli sac ayaklarından biri olarak tarif edilebilecek özel savaş gibi bir argümanın sığdırılmasının yolu ne yapar? Onu onun egemenlik yürütülmesinden geçer. Bu ki önemli bir faktör olarak da bunu öne sürebiliriz. Yani kapitalist modernite bir şekilde kendisini bu argümanlar üzerinden yaşatmaya çalışır. Örneğin savaş, sanat gibi spor gibi etmenler toplumun benliğine yabancılaştırıldığı etmenler olarak kullanılır. Buna böyle bir anlam biçilir. Egemenlerce ve bu yönüyle bakıldığında uyuşturucu da böyle bir faktör olur. olarak günümüzde kullanılan faktörlerden. Bir boyutu ekonomik gibi görünse de ama özünde ideolojik bir yaklaşımın da olduğu, kapitalist modernite açısından bu olgunun bir stratejik eee öneminin olduğu gerçekliği göz önüne getirildiğinde aslında bütünlüklü bir mücadelenin gerekliliği de göz önünde bulundurulmalı. Yani evet, aslında uyuşturucuya karşı mücadele bir yönüyle egemen sisteme karşı verilen bir mücadeledir.”
“26 NİSAN’DA İLAN ETTİK VE CİDDİ ALIMDA DA SES GETİRDİ”
Kan, platformun önleyici çalışmalar konusunda faaliyetleri konusunda da sözlerine şöyle devam etti: 26 Nisan’da platform kurulmadan önce bir 5-6 aylık bir hazırlık aşamasını geçirdik ve toplumdan olumlu geri dönütler aldık. Yani toplumun farklı kesimleriyle görüşmeler yürüttük. Kentin farklı dinamikleriyle görüştük. Yani kent konseyinden tutun belediyelere, oradan DTSO gibi, DESOB gibi toplumun önemli, kentimizin önemli dinamikleri olarak tanımlayabileceğimiz toplumsal kesimlerle ya da sivil toplum örgütü Demokratik kitle örgütleriyle görüştük. Eğitim Sen gibi, SES gibi yapılarla görüşmeler yürüttük. Yine kentin önemli karakterleriyle de görüşmeler yürüttük ve tümünden de olumlu geri dönütler aldık. Evet. Şimdi bunun üzerine platformu 26 Nisan’da ilan ettik ve ciddi alımda da ses getirdi. Çünkü toplum ortak kanayan bir yarasıydı bu. Evet, bu kanayan yaraya dair herkesin söz söyleyebileceğine dair bir tutum, bir yaklaşım içinde olduğumuz için olumlu yaklaşımlar da aldık. Ve Ahmet’te platformun ilanı sonrası ciddi anlamda geri dönüşler oldu bize yönelik hani bu problemle ilgili yıllardır bir muhatabın olmadığı, gerçekliğini toplumun farklı kesimleri vurguladı. Kimileri de işte bu düzeyde problemli olan, madde bağımlısı olan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bireylerden söz ettiler. Buna dair ne yapılacağına, ne yapılabileceğine dair olumlu yaklaşımlar gösterildi. Şimdi platformun önemli bir amacı dediğimiz gibi bir boyutuyla kentin bütün dinamikleriyle ortaklaşmak. Evet. Platform kendisi az önce sözünü ettiğimiz teorik çerçevenin tümünü çözebilecek güçte değil. Henüz yeniyiz ve 15-16 kişilik bir aktivist grubuyuz. Bu konuyla mücadele edebilmek için her şeyden önce örgütlü bir toplum ihtiyacı belirliyor. Örgütlü bir toplumun yanı sıra bu konuya dair önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınması gerekiyor.
Rehabilite çalışmaları…
Yine rehabilite çalışmalarının olması gerekiyor. Bunun yanı sıra gerçekten bu problemle mücadele etmiş, rehabilite edilmiş bireylere dönük iş imkanı istihdam imkânı vesaire söz edilecek, konuşulacak birçok konudan söz edilebilir. Şimdi ama öncelikle bizim çalışmalarımızın ana ekseni önleyici ve koruyucu tedbirlerdir. Buna dair neler yapılabilir? Şimdi biz her şeyden önce kuşkusuz onlar da bizim için önemli. Madde bağımlılığına bulaşmış bireylerden daha ziyade kentin genel çerçevesi içinde düşünüldüğünde aslında bulaşabilme ihtimali olabilecek bu yönüyle potansiyel olarak kentin içinde bulunduğu toplumsal gerçeklikten yola çıkarak her an bu sorunu yaşayabilecek kesimlere ulaşmaya çalışacağız. Yani bizimkisi bir toplumsal bilinç yaratma olayıdır. Bir farkındalık oluşturmaya dönük çabalarımız olacak. Genel anlamda bu konuya dair bir toplumsal farkındalık Oluşturma amacımız var. Buna ilişkin ne yapılabilir? Kuşkusuz bunu salt böyle aktüel çalışmalarla entelektüel çalışmalarla yürütebilmek mümkün değil. Böyle bir amacımız da var.
Saha çalışmasının önemi
Kentin farklı dinamikleri ile ortaklaşarak çalıştaylar, oluşturma, seminerler, sempozyumlar, düzenleme ya da daha önce bu problemi yaşamış farklı bireylerle, toplumsal kesimlerle ortaklaşarak kentin gün gündemine bunu getirerek tartışma ve buna dair çözümler üretmeye dönük girişimlerimiz olacak. Ama salt bu değil. Önemli bir oranda bu sorunu çözebilmek için hani bazen söylenir ya bu bataklığı kurutmaya dönük de bir çabamız olacak. Evet. Yani bu bunu yapabilmenin yolu da daha çok mahallelerimizde kentin dinamikleri olarak kendisini ifade edebilir. Yapıların da dahil olduğu örgütlü yapılar oluşturmaya çalışacağız. Yani sahaya ineceğiz, yeri geldiğinde bu problemi yaşayan ailelerimizle doğrudan temas kurarak hem soruna dair bilinç oluşturmaya çalışacağız, bir farkındalık yaratmaya çalışacağız. Bunun dışında bulaşmamış ama bulaşma riski olan potansiyel olarak mevcut oturdukları mahallede bu durumdan rahatsız olan ve uyuşturucu Yarattığı toplumsal bölünmüşlüğü hisseden bunu ilklerine kadar yaşayan toplumun farklı kesimlerinde de gidip onlarla birebir temas kurarak sorunu onlara onlarla paylaşarak onların da düşüncelerini dinleyerek ve ortaklaşarak her şeyden önemlisi önerilerini dikkate alarak bir çalışma yürütmeyi öncelikle önümüze hedef olarak koyduk.”
“KENDİ SORUNLARINI EBEVEYNLERİYLE PAYLAŞAMAYAN BİR BİREY ÇÖZÜMÜ NEREDE ARAR?”
Madde bağımlılığıyla mücadelede ailelerin rolüne ve önemine ilişkin de Kan, şöyle konuştu: Aslında konunun merkezinde aileler var. Tabii. Aslında bu işin merkezinde toplumun kendisi var. Yani bu soruna köklü çözümün yolu gerçekten demokratik bir toplumun inşasıyla mümkün olur. Siz demokratik bir toplumu inşa etmeden eşit ve özgür temellerde kendi değerleri üzerinden örgütlenen, kendisi olabilen, kendi kimliğini, kendi kişiliğini ve kendi değerleriyle yönetime, yönetim eline katılamayan bir toplumsal gerçeklikte bu sorunları çözemezsiniz. O halde şunu vurgulamak çok yanlış olmaz. Öncelikle toplumsal bir değişim. Onun bilincini oluşturma, onun farkındalığını yaratma, onun örgüt örgütlülüğünü oluşturmaya dönük bir girişimimiz olacak. Tabii bu toplumun içinde en önemli unsurlardan biri aile. Evet. Şimdi aile aslında bireyin ilk temas kurduğu toplumsal yapı. Ama aile mevcut koşullarda önemli oranda en hemen sisteme hizmet eden bir nitelikte. O halde değişimi nereden başlatmamız gerekiyor? Aile dediğimiz yapıdan başlatmamız gerekiyor ve kendimizden başlatmamız lazım. Biz buna dair ne yapabiliriz? Bir ailenin her şeyden önce demokratik bir muhtevada yeniden örgütlenmesi gerektiği gerçekliği var. Kendisi olamayan, kendi değerleri üzerinden kendisini yenileyemeyen bir aile ne yapacaktır? Çocuk açısından problem oluşturacaktır. Ya da gencin kendisi açısından problemdir. Şimdi çünkü toplumsal gerçeklikte şu vardır. Kendisini ifade edemeyen bireyler, kendisini anlatamayan Kendi sorunlarını ebeveynleriyle paylaşamayan bir birey çözümü nerede arar? Dışarıda arar. Ya da akranlarında arar. Akran eğer bu tarz uyuşturucu vesaire sözü edilen problemleri yaşıyorsa çocuk direkt onu bir rol modeli olarak alır ve onunla ortaklaşmaya çalışır. O halde şu gerçekliği vurgulamak çok önemli. Değişimi toplumdan ve aileden başlatmamız gerekiyor. Çünkü aile bireyin yani ebeveyn bireyin kendisini rahatlıkla ifade edebileceği kendisini kimliğiyle, kişiliğiyle yanlışlarıyla, doğrularıyla kendisini ifade edebileceği, kendisini ailenin genel anlamda alacağı kararlara katabileceği bir ortam olursa farklı bir arayış içine girmez. Evet. Ha bu duruma gelebilecek bir aile aslında Çocuğun potansiyeli olarak yanlışlara bulaşabileceği bir ailedir. O halde bizim bu yönüyle ilk temas kurmamız gereken yapılardan biri aileler. Ailelerde bir toplumsal farkındalık oluşturmaya çalışacağız. Ailelerde bir toplumsal bilinç oluşturmaya çalışacağız ve bu konuda neler yapılabileceğine dair ailelere perspektif sunarak onlarla ortaklaşmaya çalışacağız.
Uyuşturucu kullanımında maddi toplumsal gerçeklik
Tabii bunu yaparken siz bir yerde bir sorun varsa o sorunu çözemiyorsanız sizin gideceğiniz insanlar ne yapacaklardır? Sizi çok dikkate de almayacaklardır. Çünkü mevcut koşullarda bazı temel sorunlar aileyi çepeçevre saran sorunlar. Ekonomik sorunlar, yoksulluk, yoksulluk, düşürülmüşlük, kent yaşamının özellikle 90’lı yıllar sonrası savaşın kent yaşamında yarattığı yozlaşma, çürümüşlük Kırdan kent, kente göçler, bununla beraber oluşmuş yeni mahallelerimizde kendisini ifade edemeyen, kimliğini bulamayan, gençliğin arayışlarının da olduğu bir gerçek. Şimdi bütün bu olgular düşünüldüğünde gerçekten bazen anlamakta zorluk bile çekebileceğimiz çocuk ya da genç, gençlerimizi olumsuz yönde etkileyecek o kadar çok faktör var ki bu faktör çocukta ne kadar sonuç alabileceği biraz toplumla ve aile ile ilişkili. Gerçek anlamda kendi kimliğini bulmuş, kendi değerleri üzerinden şekillenmiş bir toplum ve ailede bütün bu az önce sözünü ettiğimiz faktörler çocuğu olumsuz etkileyebilecek faktörler olmaktan çıkar. Çünkü demokratik bir aile yapısı çocuğun kendi kimliğini de bulabileceği bir aile yapı. Fakat tersi bir durum söz konusuysa aile kendi içinde az önce sözünü ettiğimiz yoksulluğu, yoksulluğu yaşıyorsa, kendi değerlerine yabancılaşmışsa, toplumsal bütünlüğünü bütünlüğü parçalanmışsa, kendi kimliğine yabancılaşmışsa, bilinç olarak geri ise ve her şeyden önce düşünsel anlamda kendisini ifade edebilecek bir durumda değilse çocuk farklı arayışlar içine girecektir. Ve sonuç itibariyle az önce sözünü ettiğimiz toplumsal problemler bir şekilde, gençleri ergenlik çağında olan çocuklarımızı etkileyecektir. O halde biz de çözümün anahtarı bu yönüyle demokratik aile yapısıdır ve ailelerle doğru yerden iletişim kurmadır.”
ORTAK ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
Uyuşturucuyla mücadelede yerel yönetimlerin rolü, onlarla ilişkiler, işbirliği ve beklentiler üzerine de Kan şunları dile getirdi: “Orada mutlak anlamda o toplumsal yaşama öncülük yapması gereken kurumlar vardır. Yerel yönetimler de bu kurumlardan biridir. Çünkü yerel yönetimler özü itibariyle toplumsal yaşamımızın iradi anlamda öncüsü durumundadır. Biz de bu ve bu gibi sorunlarda hiç kuşkusuz yerel yönetimlerle ilişkilenmeyi amaçlıyoruz. Ve çalışmalarımızda yerel yönetimlerden hem destek Kaldık. Hep de ortaklaştık. Örneğin yakın zamanda kentin bütün dinamiklerinin içinde yer ala yer alacağı bizim de hem platform olarak katılacağımız hem de bir şekilde koordine de de yer alabileceğimiz bir çalıştay var. Evet. Evet. Madde bağımlılığı ile ilgili bir çalıştay. 31 Mayıs 1 Haziran tarihlerinde yapılacak bir çalışma. Bu çalışmada hem yerel yönetimlerle hem de kent konseyi ile de ortaklaşarak birlikte yürütmeyi amaçladık. Çünkü orada aslında söz söyleyecek, kendisini ifade edecek, bu yönüyle de temel problemlerimizi çözebileceğimiz bir, konuşabileceğimiz, çözüm önerileri getirebileceğimiz, sunabileceğimiz bir ortam oluşacak. Bu boyutuyla önemli.
Çocuk evleri projesi…
Bunun dışında aslında problemlerimizin önemli bir kesimi yerel yönetimlerle ortaklaşılarak çözülebilecek problemler. Mesela önümüzdeki dönemde planlama olarak düşündüğümüz şu anda teorik düzeyde düşünsel anlamda altyapısını oluşturmaya çalıştığımız mahallelerde çocuk evleri düşüncemiz var. Yani günlük yaşam içinde çocuklarımızın gidip oyun ihtiyacını karşılayabileceği aynı zamanda orada Belli bilinç düzeyinde gelişkin eğitimci düzeyinde çocuk psikolojisinden anlayan pedagojiyi bilen insanlar tarafından eğitileceği bir ortam oluşturmaya dönük çabalarımız da olacak.
Bu çocuk evleri projesini ileriki süreçlerde yerel yönetimlerle birlikte tartışarak ortaklaşarak gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Çünkü gerçekten bu ihtiyacımız var. Evet. Şimdi 26 Nisan’da yaptığınız yürüyüşte belediye eş başkanları da vardı. Milletvekilleri de vardı. Yani bu şunu gösteriyor aslında doğru bir işbirliği var. Doğru bir ortaklaşma var. Destek olma durumu var.”
“FARKLI MESLEK GRUPLARINDAN GELEN ARKADAŞLAR VAR”
Saha çalışmalarının önemine değinen Kan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin günü geldiğinde çocuk evlerinin ihtiyaçlarını karşılama noktasında belediyeye ihtiyacımız olacak. Yani bu anlamda çocukları madde bağımlılığından kurtarabilecek farklı etkinliklerin hem sahalarının oluşturulması, hem buna dönük ihtiyaçların karşılanması anlamında yerel yönetimlerden yararlanacağız. Ayrıca şimdi yakın zamanda Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Birimi çatısı altında bir madde bağımlılığı ile ilgili bir birim oluşturdu. Evet, bu birim önümüzdeki dönemde ağırlıkta iyileştirmeye, rehabilitasyona dönüp çalışmalar da yürütecektir. Ayrıca belediyelerimizin aldığı ortak bir karar daha var. Bu birimin iz düşümlerini de yerel merkezdeki dört belediyede de oluşturma gibi bir amaçları var. Buna dair oluştuğu alınmış bir karar var. Örneğin bu rehabilite çalışmaları bizim çalışmalarımızla beraber ortaklaştırılarak yürütülürse önemli bir. Çünkü kentin evet uyuşturucuya bulaşmış önemli bir kesim var ve bu bunların rehabilite çabaları söz konusu. Hem rehabilite edilecek ortamın oluşması, ayrıca rehabilitasyon sonrası süreçlerde bu durumda olan bireylere dönük farklı projelerin de hayata geçirilmesi gerekiyor. Biz işin başındayken kentin farklı dinamikleriyle ortaklaştık. Ortaklaşmaya da devam edeceğiz. Bu bizim açımızdan önemli.
Farklı meslek gruplarının dayanışması
DTSO gibi, DESOB gibi, Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlarla, Baro ile ortaklaştık. Kentin Eğitim Sen gibi, Ses gibi farklı demokratik kitle örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle ortaklaştık. Düşünsel anlamda bize ciddi katkılar da oldu. Bunun yanı sıra bu işin uzmanı olarak nitelendirebileceğimiz psikologlarla ilgili dernek ve vesaire çalışma yürüten bir anlayışla hareket ettik. Şimdi bu iş bir boyutuyla evet aktivist çalışması gibi görünüyor ama diğer boyutuyla da profesyonel çalışma da yürütülmesi gerekiyor. Evet. Yani sahaya indiğinizde Aslında gönüllü bir çalışma ama bununla birlikte daha bilimsel çalışmayı yürütülebilecek bir yapı. Yani şunu söyleyelim. Şimdi ben aynı zamanda eğitimciyim. Yani sahaya inecek aktivist grubu bu anlamda örgütlü bir aktivist grubu. Yani farklı meslek gruplarından gelen arkadaşlar. Aramızda psikolog olan arkadaşlar var, sosyolog olan arkadaşlar var. Yine farklı sağlık gruplarından gelen arkadaşlarımız var. Fakat şimdi bu çalışma bir boyutuyla politik bir çalışma iken diğer boyutuyla aslında uzmanlığı da gerektiren bir çalışma.
“Bu toplumsal sorun hepimizin ortak sorunu”
Sahaya indiğinizde eğer Pedagojiyi bilmiyorsanız o çalışmayı yürütemezsiniz. Örneğin çocuk evleri açıldığında çocuk evlerinde uzman eğitimcilere ihtiyaç yani pedagoglara ihtiyaç olacaktır. Psikologlara ihtiyaç olacaktır. Ya da ailelere gittiğimizde aile psikolojisini bilen bunun eğitimini almış insanlara ihtiyacımız olacaktır. Yani ileride aslında bir bu bir boyutuyla da çağrıdır. Bu toplumsal sorun hepimizin ortak sorunu. Ve bir öncelikle bu sahada bu çalışmaları yürütürken gerçekten işin ehli bu konularda uzman, madde bağımlılığı üzerine çalışmış toplumsal bilinci de edinmiş, bir toplumsal akıl da ortaya koyabilecek ve topluma karşı sorumluluk duygusuyla hareket edebilecek bütün insanları, bütün arkadaşları, grupları yanımızda da isteriz. Çünkü onlar olmadan biz sahaya inerken belki söz söyleme anlamında bir problemimiz olmaz. Fakat akademik anlamda bu konuya dair söz söyleyebilecek arkadaşların yanımızda olması, bize katkı sunması bizim açımızdan önemlidir.”
DEVLETİN “UYUTURUCUYLA MÜCADELE” PARADOKSU
Devletin ya da kamu kurumlarının madde bağımlılığıyla ilgili yürüttüğü mücadelenin yetersizliği üzerine de Kan şöyle konuştu: “Şimdi tabii az önce konuyu değerlendirirken egemen sistemin, genel durumundan söz ettik. Egemen sistem bu konuyu etraflıca ele alıp değerlendiren bir yerden bakmıyor bu soruna. Çünkü, bir taraftan dünyanın uyuşturucudan kazanılan kara parası önemli oranda aklanarak tekrardan ne yapılıyor? Kapitalist modernite güçlerinin, hegemon güçlerin, sermayesi olarak geri dönüyor. Yani bu boyutuyla farklı yol yöntemlerle bu yapılıyor. Bir taraftan dünyanın önemli bankaları belli miktarlarda kar da elde ederek bu işe öncülük yapıyor. Özellikle 90’lı yıllarda bu coğrafyada savaşın başlamasıyla beraber devletin savaş finansını da büyük kuranda bu uyuşturucu vesaire gibi temel bazı unsurlardan kazandı gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bu koşullarda aslında bir uyuşturucuyla mücadele varmış gibi görünür. Evet. Evet. Bir paradokstur aslında bu. Bir yanılsamadır. Niye? Çünkü uyuşturucuyla mücadele eden devlet kendi kimliğini ifade eden, kendisini ifade etmeye çalışan, kendisi olmaya çalışan bir bireye çok büyük cezalar vererek onu cezalandırmaya çalışırken uyuşturucuyla ilgili yakaladığı insanlara çok az ceza vererek yani hukuki boyutun düşünüldüğünde çok az cezalarla tekrardan dışarıya salabilmekte. Ve uyuşturucu müptelası, bağımlı ya da uyuşturucu satan insan aslında sistemin yaptırımının çok fazla olmadığı Farkında olduğu için bu işe rahatlıkla yeltenmekte. Yani biraz aslında bu işi yapanları bu deli cüretkar kıran kılan sistemin Temel yaklaşımları.
Egemen sistem bataklığa su taşıyor…
Evet, yani cezasızlığın bir hukuki yöntem olarak görüldüğü, göründüğü bir ortamda ne yapar? Böylesi sistemin zaaflarından yararlanan yapılar bir şekilde kendisini yaşatmaya çalışır. Yani günümüzde artık az önce de söylediğimiz gibi egemen sistem bir toplum kırgın biçimini aldı. Ama çeteleşme başını alıp gitti. Neredeyse toplumu ya da topluluğun farklı mekanlarını kendi aralarında ne yapan parselleyen çete grupları var. Yaygın olarak ve bütün bunlar düşünüldüğünde aslında devletin ya da burada egemen sistemin yaptırım gücünün geçerli olmadığı gerçekliği ile karşı karşıyayız.
İkinci bir şey aslında bu konuya yeterince eğilmemek de bu konuyu yeterince gündemine almamak da Evet, bu boyutuyla vurgulanması gereken bir konu. Neden? Çünkü bu problemleri aslında toplumla ortaklaşan bir devlet çözebilir. Gerçek anlamda demokratik değerler üzerinden kendisini inşa eden bir demokratik toplumu öngören bir sistem bunları yapabilir. Ve evet, o halde öncelikle bu az önce söylediğimiz toplumsal değerlere dayalı bir sistem gerekiyor. Bu türleri göstermeyen bir sistemin bu sorunları çözebilmek gücü olmadığı gibi ne yapacaktır? Sürekli bu bataklığın kaynağına su taşıyacaktır. Evet. Bugün egemen sistemin geldiği yer burası. Bir nevi batakla su taşıyan bir güç durumunda. Çünkü yaptırımı yaptırımda yeterli değil. Bunun yanı sıra göz ardı edilen bir toplumsal gerçeklik var ve bütün bunları önemli oranda etkileyen çeteleşen bir gerçekliğe karşıda hem hukuki hem de diğer boyutlarıyla mücadele etmeyen ya da mücadeleyi öteleyen bir devlet egemen sistem gerçekliği ile karşı karşıyayız.”
TOPLUMUN KANAYAN YARASINA KARŞI ORTAK MÜCADELE
Şiar Be Uyuşturucu ile Mücadele Platformu’nun Diyarbakır halkından ya da çalışma yürütülen alanlardaki insanlardan, toplumdan beklentisi üzerine de Kan, şunları ifade etti: “Aslında biz 26 Nisan öncesi topluma bir çağrı yaptık. Bu problem bizim salt bu platformun problemi değil. Ya da bu toplumun demokratik kitle örgütlerinin ya da sivil toplum örgütlerinin salt problemi değil. Bütün ailelerimizin ortak problemi, toplumsal bir sorun. Şimdi bu toplumsal soruna karşı duyarlılık sahada olmakla mümkün. Evet, yani beni ilgilendiren bir sorun değil diye düşünüp ya da benim böyle bir problemim yok. Benim evde uyuşturucu kullanan bir çocuğum yok. Ya da benim ailemde uyuşturucu kullanan kimse yok diye düşünüp de uzak durmak aslında kendisi kendi kendilerine yapabilecekleri en büyük kötülük. Bu nedenle bir toplumsal sorun, toplumun kanayan yarası. O halde bu kanayan yaraya köklü bir çözüm bulalım. Bunun için de herkesten destek istiyoruz. Birlikte bu süreci götüreceğiz, birlikte yürüteceğiz. Bize destek vermelerini istiyoruz. Bundan sonraki çalışmalarımızı da bir şekilde duyuracağız ve aktif olarak ailelerimizin bu çalışmalarda yer alıp tepkilerini ortaya koymasını istiyoruz. Desteklemenin ölçütü bizim yanımızda yer almaktır. Hem düşünsel anlamda bu böyledir, hem eylemsel anlamda bu böyledir. Bizim yanımızda yer alırlarsa büyük bir olasılıkla da söz söyleme hakları olacaktır. Bu örgütlü bir topluma yol açacaktır. Örgütlü bir toplum hiçbir zaman hastalıkların esiri olmaz. Mevcut hastalıkları yenmenin yolu da örgütlü demokratik bir toplum.”