VENG RADYO CANLI

VENG RADYO CANLI

  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR

VENG RADYO CANLI

Anasayfa » Our Authors » Demokratik katılım ve hak savunuculuğu Çocuk Meclisi ile yeşeriyor

Demokratik katılım ve hak savunuculuğu Çocuk Meclisi ile yeşeriyor

0
By Veng Haber on 23/05/2025 Gündem, Özel Haber
Paylaş
Facebook Twitter Email WhatsApp Copy Link

VENG- Çocukların kendilerini ilgilendiren alanlardaki karar alma süreçlerine katılımının sağlanmasında Çocuk Meclisi’nin önemine değinen Diyarbakır Barosu avukatlarından Emin Gün, “Diyarbakır’daki 0-18 yaşındaki tüm çocuklar oranın doğal üyesi olarak kabul edilir. Dolayısıyla oranın doğal üyesi olan her çocukta gidip orada söz üretebilir, savunuculuk yapabilir, fikirlerini özgürce beyan edebilir. Biz bunları sağlayabildiğimiz ölçüde burası çok daha güzel, çok daha devamı da olan bir yer haline gelecektir” dedi.

Veng Radyo’daki Çocuk Hakları Saati programına konuk olan Av. Emin Gün, çocukların katılma hakkı ve Kent Konseyi bünyesinde kurulan Çocuk Meclisi üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.

Veng Radyo’da Çocuk Hakları Saati programında Avukat Selvi Tunç, program konuğu olan Av. Emin Gün ile birlikte çocukların katılım hakkını ve Kent Konseyi bünyesinde kurulan Çocuk Meclisi’ni konuştu. 

Programın açılışında Av. Selvi Tunç, şunları söyledi: “Çocuk Hakları Saati programında her hafta alanında uzman konuklarımızla çocuklara dair tematik bir konuyu ele alıyoruz. Bugünkü programımızda da çocukların sesinin duyulduğu, fikirlerinin değer gördüğü Bir dünyayı ve bir toplumu konuşmaya çalışacağız. Katılım hakkı konumuz. Çünkü aslında katılım hakkı sadece bir ideal değil. Çocukların bugünü ve geleceği üzerinde söz sahibi olmaları için aslında vazgeçilmez bir haktır. Özellikle yerel yönetimlerde yani çocukların doğrudan yaşadığı, oyun oynadığı, eğitim aldığı çevrelerde bu hakkın hayata geçirilmesi aslında demokrasinin çocuklar için de işletildiği anlamına geliyor. Ve bugün biraz daha özelinde Kent Konseyi bünyesinde kurulacak Çocuk Meclisi’ne dair de konuşacağız.”

Veng Radyo’nun çocukları odağına alan yayınlarından duyduğu memnuniyeti dile getiren Diyarbakır Barosu avukatlarından Emin Gün, sözlerine şöyle başladı:

2020-2022 arasında Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nde yöneticilik, daha doğrusu merkez başkanlığı yaptım. Çocuklar İçin Adalet Derneği’nin yönetimindeyim. Başkanlığını yapıyorum. Biz Diyarbakır’da çalışan bütün çocuk örgütlerinin bir araya gelerek kurduğu bir çatı örgütüyüz ve bir ağımız var: Amed Çocuk Hakları Ağı. Ama Çocuk Hakları Ağından da bir temsilci olarak Kent Konseyi’nin yürütme kuruluna arkadaşlarının teveccühüyle seçilip gönderildim. Şu an Kent Konseyi’nin yürütme kurulundayım aynı zamanda. Tabii Kent Konseyi’nin yürütme kurulunun da bana verdiği görev çocuk meclisini kurmak. Şu an kurduğumuz bir ekiple birlikte kent konseyi bünyesinde çocuk meclisini kuruyoruz. Son aşamaya geldik. Pazar günü artık açılışını yapacağız. Güzel ve bizi heyecanlandıran bir süreç. Daha güzel olacağına inanıyoruz. Kuruluş, tabii ki bir başlangıç ama devamı gelecek, inanıyoruz.

ÇOCUKLARIN KARAR ALMA SÜREÇLERİNE KATILIMI

Selvi Tunç: Çocukların kendilerini ilgilendiren karar süreçlerine dahil edilmesi onların aslında bir birey olarak da tanınması anlamına geliyor. Hepimiz bu topraklarda doğduk. Bu topraklarda büyüdük. Dolayısıyla aslında çocukların her zaman çok katılım hakkının olduğundan bahsetmek gerçekten zor. Çünkü yetişkinlerin kurguladığı bu dünyadaki bakış açısı işte çocuk kırılgan bir varlıktır. çocuk kenti ile ilgili bir kararı veremez. Dolayısıyla katılım hakkı da dahil olmak üzere birçok hakkın aslında yetişkinler tarafından verilmesi gerektiğine dair bir anlayış var. Oysa aslında biz bu katılım hakkını önemseyen bir yerden yaklaşıyoruz. Çünkü bu çocukların aslında kendi yaşamlarına sahip çıkmaları için de bir gereklilik ve yerel yönetimler açısından çok daha kıymetli bir yerde duruyor. Çünkü çocuğun doğrudan yaşadığı çevreyi şekillendiren yapılar olduğundan biz çocukların aslında O katılım hakkının gözetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu noktada aslında belki çok temel bir yerden başlarsak, yani çocukların kendilerini ilgilendiren konularda kararlara katılma hakkı bir hak olarak neden vazgeçilmez? Yani biz ısrarla niye katılım hakkını bu kadar vurguluyoruz ve özellikle yerel yönetimlerde hayata geçirilmesi niye bu kadar kıymetli?

“BİZ ÇOCUKLARIN BUGÜNÜ İLE İLGİLENİYORUZ”

Emin Gün: Şöyle ben aslında bir çocuğu tanımlayarak başlayacağım. Sen çok güzel bir özet yaptın. Ben oradan böyle bir çocuğu nasıl tanımladığımız aslında bu katılım hakkıyla da çok ilgili olduğunu düşündüğüm için son dönemlerde çok fazla duyuyoruz ya şu cümleyi çocuklar geleceğimizdir. Çocuklar işte geleceğin teminatıdır gibi. Bunun ne kadar tehlikeli bir cümle olduğunu, bunun ne kadar aslında çocukluk algımızın çarpıtıldığıyla ve çok ciddi bir tahakküm ilişkisi barındırdığını kendi içinde. Biraz oraya değinip biraz ondan sonra belki katılma hakkı niye bu kadar önemli ve buradan gidersek sanki bana daha şey gibi geliyor. Şimdi niye tahakküm içeriyor bu cümle. Şimdi biz çocukların geleceğimizdir kavramı çocukları bir şeye temin etmek, teminat olarak göstermek çok içinde bir tahayyülün tahakküm ile ilişkisi yani tahayyül ve tahakküm ilişkisi barındıran bir şey. Ne demek istiyorum? Bir devlet için çocukların geleceği olması, ulus için çocukları gelecek olarak kabul etmek Uzak bir geleceğin tahayyülü yani nasıl tahayyül ediyorsa geleceği çocuklar üzerinde öyle bir tahakküm kurması gerekiyor ki o tahayyül ettiği geleceğe ulaşabilsin. Burada nesne çocuk oluyor. Yani çocuk üzerinde bir tahakküm kurarak onu istediği gibi evirerek çocuğu değiştirerek bunu tahakkümle iktidar etme yoluyla yaparak değiştirerek o tahayyülüne ulaşma çabası var. Bu bireyde de böyledir. Aile içinde de böyledir. Baba, yaptığı çocuk sayısından tutun çocuğu yetiştirme şekline kadar bu o kadar ekonomi ile ve tahakkümle ilişkili bir şey ki, tarımsal ekonomiye dayanan bir yerde düşündüğünüz zaman çok fazla çocuk var. Bunun sebebi şu, tarlada çalışacak çok fazla çocuğa ihtiyaç var. Ulus için de bu böyledir. Bu ta Spartalılara kadar gider yani, eski Roma’ya kadar gider. Askere ihtiyaç var. Israrla Rusların çok çocuk istemesi, genç nüfusu arttırmaya çabalamaların sebebi de bu. Çocuğu bir nesneleştirme hali var. Ciddi bir tahakküm, çocuklar bizim geleceğimiz değil. Biz çocukların bugünü ile ilgileniyoruz. Biz çocukların bugün ölüp ölmediği ile ilgileniyoruz. Yaşam haklarını savunup savunamadığımızla ilgili bir durum bu. Biz çocukların sağlıklı bir gelecekte sağlıklı bir çevrede gelişip gelişmediği ile ilgilenmeliyiz. Eğitim haklarına ulaşabiliyorlar mı? Bunları odağımıza almalıyız. Gelecek Bir şeyimiz yok bizim. Zaten bunları sağlayabildiğimiz ölçüde gelecek tahayyülümüz de gerçekleşmiş olacak en azından bizim açımızdan. Bunun bir arka planı da var. Tarihsel bir az önce bahsettiğim gibi Antik Yunan’a dayanıyor. Roma’ya dayanıyor. Antik Yunan’ın klasik döneminde Patria Potestas babanın mutlak iktidarı söz konusu çocuk üzerinde. Çocuk bir mülk olarak mal olarak kabul ediyor. Yani babanın otoritesi Çocuk üzerindeki otoritesi, yaşam hakkına son verecek ölçüde sınırsız. Klasik yani Antik Roma, Antik Yunan sözleşme dönemine, devlet dönemine geçtikten sonra bu publik apotestosa geçiyor. Kamu malına dönüyor çocuk. Yani babanın malı olan çocuk kamunun malı haline geliyor. Biz şimdi bir kendi olamıyor, bir çocuk olamıyor maalesef. Evet. Bugün geldiğimizde tablo çok parlak değil. Şu anda çocuk hem babanın malı hem devlet malı gibi bir sıkışmışlık. İkisini birden yaşıyor. Yani biz bir türlü bir modern çocukluk şeyine ulaşamadık henüz. Çünkü biz çocuğu böyle tanımlamıyoruz. Çocuk bizim için bir gelişim evresi, özel kendine has özellikleri barındıran bir gelişim evresi. Yani insanın tüm yaşamını ele aldığımız zaman farklı özellikleri barındıran bir gelişim evresi aslında. Ve kıymetli birçok ciddi bütün hayatını etkileyebilecek kadar kıymetli bir süreçten bahsediyoruz.

“Antik Yunan dönemindeki zihniyet ya da oradaki ruhla devam ediyoruz”

Şu an zaten psikolojinin de geldiği nokta bu Evet maalesef çocukluğuna inmek gibi çok popüler bir terim var. Bu çok yabana atılacak bir şey değil. Çok ciddi bir şey. Gerçekten ben hep şey örneğini veriyorum. Çocuk gelişimi o kadar hızlı ki mesela Piaget bireysel gelişiminin %60’ını çocuğun 06 yaşta tamamladığını söylüyor. %80’ini, %60’ını iki yani 60 diyen de var, 80 diyen de var. 60 bile olsa ciddi bir rakam. Düşünün 76 yıl yaşadığınızı düşünün. Kariyer geriye kalan 70 yılda %40’ını tamamlıyorsunuz. Bu şey örneğini veriyorum hep. Saatte 300 km hızla giden bir Ferrari’yi düşünün. Böyle bir hız bir kuş bile çarpsa ciddi bir etki yaratır. Bu o yüzden o çocukluğa sürekli bir gitme hali var. Şimdi biz hala ilkel bir dönemde Antik Yunan dönemindeki zihniyet ya da oradaki ruhla devam ediyoruz. Çocuklar geleceğimizdir. Bu anlamda işte bu nedenle içinde ciddi bir tahakküm barındırır. Çocukları birey olarak kabul etmeyen bir anlayıştır bu. Bir teminat olarak görür. Çek bono gibi görür. Yani bu böyle bir şey değildi. Biz bunu asla doğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz.

“Katılma hakkı ve çocuğun üstün yararı”

Katılma hakkını da biraz açmak istiyorum. Katılma hakkı aslında BM çocuklar çocuk haklarına dair sözleşmenin çatıl ilkelerinden biri. Ve şeyle de çok ilişkili aslında. Çocuğun üstün yararı ilkesiyle de çok fazla kesişen ve birlikte birbirini besleyen iki çatıl ilke. Ne demek katılma hakkı? Çocuklarla ilgili bir süreçte onun etkin bir katılımı ama süreci etkileyebilecek bir katılımdan bahsediyoruz. Şimdi o da şimdi son dönemlerde şöyle bir evrilmeye uğradı. Fikrini soralım çocuğun. Çok manipülatif bir yerde. Fikrini sorduk. Yani o da değil. Katılma hakkı bu değil. Gerçek anlamda sürecin kendisine dahil olması fikri arkadaşlar İle birlikte bir fikri tartışması, bir çözüme ulaşması ve bunu öneri olarak sunması. İlgili yere neresiyse yerel yönetimse yerel yönetim, Aile ulusal aileyse aile, valilikse valilik, ulusal çapta düşünürsek meclisse meclis, neresiyse buranın muhatabı oraya bir öneri olarak götürmesi, bu süreci takip edebiliyor olması, bunu izleyebiliyor olması ve bunun icrası var mı yok muyu gerekirse bir savunuculuk faaliyetiyle ortaya koyabiliyor olması gerekiyor. O yüzden bizim için katılma hakkı çok önemli. Çocuğun üstün yararıyla da niye çok kesişiyor? Çünkü biz çocuğun üstün yararını da anlatırken şöyle anlatıyoruz. Çocuğun üstün yararı çocuğu ilgilendiren bir sonuç itibariyle sonucu itibariyle çocuğu etkileyecekse alacağınız karar yapacağınız işlem bunu kimin yaptığının çok bir önemi yok. Yasama organı olabilir, yürütme organı olabilir, yerel yönetimler olabilir. Orada Çocuğun yararını öncelemeniz gerekir der. Üstün tutmanız gerekir gerekiyor diyor. Dolayısıyla siz şimdi çocuğu katmadığınız bir süreçte burada çocuğun üstün yararı var diyebilir misiniz? Yine görmezden geldiğimiz yani çocuğun birey olarak kabul edilmesi öyle ağzımızdan hızlıca çıkan bir şey ama bu çok ciddi altında bir şeyi gerektirir. Bir ruhu gerektirir. Bir gerçeklik gerektirir. Öylesine söyleyebileceğimiz bir şey değil. Eğer birey olarak kabul edebiliyorsanız gerçekten verdiğimiz kararlarda çocuğunun yararını öncelediniz mi? Çok basit bir park yapıyorsanız bunu çocuğa sordunuz mu? Çocuğun yararını öncelediniz mi? Ve çocuğu bu karar verme sürecine kattınız mı? İkisi aslında çok birbiriyle iç içe geçmiş iki hak. İkisi de çatı hak, çatı ilke diyebiliriz sözleşme için. O nedenle çok kıymetli. Yerel yönetimlerde bu niye kıymetli? Niye bu kadar yani yerelde daha çok? Ya çünkü demokrasinin bir nebze daha mikro bir halidir yerel yönetimler. Daha rahat ulaşabildiğimiz bir yerdir. Daha bizden daha bizim içimizde olan bir yönetimdir ya. Temas edebildiğimiz bir yer. Bu hakkı kendimizde görüyoruz. Tabii ki ulusal anlamda da düşündüğümüz zaman makrosistemde de bu hak bizde var ama buna daha az ulaşabiliyoruz. Ama yerelde böyle değil. Yerelde daha rahat ulaşabiliyoruz. O zaman çocuklar da daha rahat ulaşabilmeli. Çocuklar yerelde daha rahat ulaşabilmeli ki ama kendileri olarak ulaşabilmeli. Bizim aracılığımızla değil sadece. İşte o yüzden çocuk mesleği bu kadar kıymetli. Çocukların bir araya geldiği, fikirlerini fikir Öğeleri tartıştığı, bir karara dönüştürdüğü. Tabii bu neye sebep olacak? Yaşadıkları çevreyle bir bağ kurmalarına sebep olacak. Siz eğer bir o çevre üzerinde bir etkiniz varsa size aittir bu. Ve sahiplenecekler çünkü o parka onlar karar vermiş olacak belki de. Ya da benzer bir durumda bir yeşil alana ya da bir okula zarar vermeyecek. Benim diyecek çünkü biz karar verdik buna diyecek. O anlamda yerelde olması çok daha kıymetli.

Çocuk Meclisi kente ne katkı sunacak?

Selvi Tunç: Genel ve çok güzel Bir çerçeve çizmiş olduğunu aslında Emin. Biraz aslında böyle kent konseyleri kısmına da biraz çocuk meclisinde de giriş yapmak isterim aslında. Belki bizi dinleyen dinleyicilerimiz arasında kent konseyi ne yapar, ne eder? Merak edenler varsa bir iki cümleyle özetlemek isterim aslında. Yurttaşların yerel düzeyde yönetime katılımını arttırmayı amaçlayan aslında demokratik ve katılımcı bir yapı. İçinde sivil toplu kamuya, kadın ve gençlik gruplar gruplarından muhtarlara, engelli örgütlerinden meslek odalarına kadar aslında çok sayıda aktörü bir araya getiriyor ve burada aslında temel amaç ortak bir akıl geliştirmek ve bu kentte yaşayan işte sivil vatandaşından tutun sivil toplum temsilcilerine kadar ya da kamudan temsilcilerin kente dair sorunları konuştuğu ve bu sorunlara çözüm önerisi aradığı, bulduğu önerileri hayata geçirdiği bir plan Platform aslında. Dolayısıyla bu kapsamda çocukların da katılımı ve kente dair alınan kararlarda onların ihtiyaç ve hayallerinin de yer bulması gerektiğini düşünmekteyiz. Zaten Belediye kanununa dayanarak oluşturulan bir şey Kent Konseyi ve kanunda sayılan temel meclislerden biri aslında çocuk meclisi. Çünkü burada hedef şu aslında çocukları yalnızca dinlenen değil. Çünkü evet dinlemek de çok kıymetli bir şey. Ama sözleriyle sürece etki eden özneler haline getirmek. Evet, bir çocuğu dinledik ama hani sonrasında eğer o söyledikleri ya da talep ettikleri şeyler hayata geçmiyorsa çok bir anlamı kalmamış oluyor. Daha da üzmüş oluyorsunuz aslında bir yerde baktığınızda. Dolayısıyla Kent Konseyi bünyesinde kurulacak olan çocuk meclisi yalnızca dinlenen değil aynı zamanda karar süreçlerine katılan aktif özneler haline gelmesine sebep oluyor. Belki biraz böyle çocuk meclisinin sürecinden bahsedebiliriz. Kurulan meclisler arasında 7. meclis olacak. Biraz zamana yayma sebebi de aslında böyle olabildiğince çok aktörle sürecin yürütülmek istenmesi. Ama şu anda mesela biz bir çocuk meclisi oluşturmaya çalışıyoruz ve çocukların katılım hakkını gerçek anlamda kullanabilmesi için sence kentimize nasıl katkılar sağlayacak? Çünkü sen başkanlığını yaptığın dernek aracılığıyla da çocuklarla sıklıkla bir araya geliyorsun. Bu bağlamda çocukların taleplerini de duyan bir yerdesin. Bu meclis kentimize nasıl bir katkı sunacak.

“ÇOCUKLARIN ÖZNE OLDUĞU BİR HAK SAVUNUCULUĞU”

Emin Gün: Yani şöyle çocuk meclisi evet gerçekten bizi çok heyecanlandıran bir yerdeydi. Yani ilk defa Kent Konseyi bünyesinde bir çocuk meclisi kuruyoruz. Seni de heyecanlı biliyorum. Keza o heyecanın fazlası ziyadesiyle bende de var. Ya biraz uzamasının sebebi hem aktörler hem de gerçekten çocukları sürece kattığımız ve çocukların yürüttüğü bir süreç halini almaya başladı. Şimdi kabul edelim. Bu bizim de çok alışık olduğumuz bir süreçti. Bey’in. Yani biz çocuk hakları alanında çalışan aktivistler, sivil toplum kurumları da şu katılma hakkını tam olarak daha hayata geçirebilmiş değiliz. Bu biraz zorluyor bizi. Hep Evet evet. Kesinlikle çocukların özne olduğu bir hak savunuculuğu henüz Türkiye’de yani evet tartışmaya başladık, konuşuyoruz falan ama çok net hayata geçti diyemiyoruz. Bunun mücadelesini hala vermeye başlıyoruz. Çünkü biz hak çocuk hakları alanında savunuculuk yapan aktivistler bile ya biz konuşuyoruz. Yetişkinler konuşuyor. Özne yine aslında çocuk değil. Araçsallaştırdığımız bir durum var. Bu meclis böyle olmasın istiyoruz. Bunun için uğraşıyoruz. Nispeten başardığımızı da düşünüyorum. Çocuklar süreci sahipleniyor. Hemen hemen her kesimden çocuğa ulaşmaya başladık. Bu çok kıymetli. Çocuk meclisi niye önemli? Çocuk meclisi çocuğun dönüp ya sadece ben değilmişim duygusunu yaşaması da için önemli. Çünkü farklı yerlerden farklı yaşam deneyimlerinden gelen çocuklar bir araya gelecek ve birlikte düşünecekler. Birlikte karar verecekler, birlikte çözüm üretecekler. Bu demokrasinin de bir gereği. Yani demokrasi kültürünün o yerleşmesi anlamında ciddi bir deneyim. Aynı zamanda yani çok seslilik anlamında da çok kıymetli bir yerde aslında, daha organize bir ses yerel yönetimlere ulaşmış olacak. Yani ne yapacak onu alacak. Çocuklar bir araya gelecekler, tartışacaklar, konuşacaklar, bir karara varacaklar. O karar bir öneriye dönüşecek ve o öneri yerel yönetimlere gidecek. Başarısı tam olarak burada gizli işte. Yerel yönetimlere ne kadar ulaşacak ve yerel yönetimler bunu ne kadarını alıp sorumluluğunu yerine getirecek. Eğer bağı da bu köprüyü de kurabilirsek süreç içerisinde ben inanılmaz bir deneyim olacağını düşünüyorum çocuklar açısından. Çünkü bir yerde kendi onlar kendi açılarından onlar yönetmiş olacak. Onlarla ilgili bütün kararlar yine onların meclisinden çıkmış olacak ve ilgili yer yere ulaşmış olacak. Bu sadece bir fikir alışverişi olmayacak. Bu bir somut etki alanı da oluşturmuş olacak. O anlamda çocuk meclisinin çok kıymetli olduğunu söyleyebiliriz.

Selvi Tunç: Evet, aslında senin de vurguladığın gibi yani katılım hakkı dediğimiz şey Yalnızca çocukları dinlemekten ibaret değil. Yani bu hak onların işte söylediklerinin dikkate alınması, karar alma mekanizmalarına dahil edilmesi gibi somut sonuçları da doğurması gerekiyor. Ve bu da ancak aslında karar mekanizmalarını çocuk dostu ve açık hale getirmesiyle mümkündür. Yani biz burada şunu söylemiyoruz. Yani tabii ki de farklı yaş aralığındaki çocuklar var. Yani işte sıfırla 18 yaş arasını literatürde tartışmalar olmakla birlikte kanunda sıfır 18 yaş arası çocuk olarak Kabul ediliyor. Biz elbette çocuk hakları savunucuları olarak 6 yaşındaki bir çocuğun katılım hakkıyla 15 yaşındaki bir çocuk çocuğun katılım hakkını bir tutmuyoruz. İkisine de uygulanacak modüller ya da yaklaşılacak yöntemler farklılaşır. Ama bu demek değildir. İşte “sadece” büyük yaş grubu çocukları dinleyelim ama diğerlerini gözeten bir yerden yaklaşalım anlamına gelmiyor. Biz tabii ki de ilk başlangıç olarak biraz daha 9-15 yaş aralığını belirledik ve daha sonrasında muhtemelen belki daha küçük yaş gruplarıyla farklı modüllerle bir şeyler uygulanacaktır diye düşünüyorum. Bu noktada vurguladığımız gibi aslında sadece dinlemekle sınırlı kalmamalı diyorum. Ve sana göre aslında bir çocuk meclisi çocukların fikirlerini karar süreçlerini etkileyebileceği bir yapıya nasıl kavuşabilir? Yani bu yapı nasıl çocuk dostu bir hale getirilebilir?

“Olmayan şeyin de savunuculuğunu izleyebiliyor olmaları takip edebiliyor olmaları ve bunun savunuculuğunu yapıyor olmaları meselesi”

Emin Gün: Yani şöyle az önce sen şeyi söyleyince bir böyle bende de şey yandı. Çocuk katılımında çocukların yaş grubuna göre fikirlerinin bize yansıma hali şeyde Çocuğun üstün yararını belirlerken şöyle bir şeyimiz var bizim terazimiz var diyelim. Şöyle der gerçek irade ve varsayımsal irade. Gerçek irade çocuğun kendi gerçek iradesi yani ondan çıkan irade ve fikirden bahsediyoruz. Varsayımsal irade şöyle yetişkinin ya bu çocuk eğer iradesini beyan edebilecek rüşte sahip olsaydı neyi isterdi dediğimiz bir varsayıma dayanıyor. Dolayısıyla daha küçük yaş için bir varsayımsal irade ile hareket ediyoruz. Yani bu böyle olsaydı ne isterdi gibi. Ama bu tabii böyle herhangi bir yetişkinden bahsetmiyoruz. Anlamda uzman bir yetişkin varsayımda bulunabileceği bir şey. Tabii 9-15 yaş bir tık daha büyük kendi fikrini beyan edebilecek ve fikrine itibar edilebilecek diyelim. Yani bu tabii daha küçük yaş çocuğunun hiçbir fikrine itibar edilmez anlamını çıkarmaz. Öncelikle onu belirteyim. Elbette daha küçük yaş çocuğunun da beyan ettiği fikir gerçek olabilir. Ama diğerinin fikri, yani katılma hakkını kullanma bakımından en azından ya da üstün yarar belirlerkenki hali anlamında daha itibar edilebilir olarak görülebilir. Yani biz burada tabii şey de değil. O nedenle biraz yaş aralığını 9-15 olarak belirledik. Daha küçük yaş için olabilir mi? Zamanla elbette bunu isteriz ama şu aşamada bununla şey yapıyoruz. Yani fikir fikirleri önemli değil tabii ki. Ama bu tek başına yeterli değil. Yani şöyle demiyoruz biz çocukların fikrini aldık hadi güle güle demiyoruz. Dememeliyiz. Dedim yani fikir ortaya çıkar. Bu çocukların kendi aralarındaki bir tartışmayla ortaya çıkar. Bu fikir ortaya çıktıktan sonra bu bir karara, öneriye dönüşür. Biz işte o öneri projeye dönüştü mü, dönüşmedi mi noktasındayız. Yerel yönetimin bunun etkisi etkili diyebileceğimiz yer tam olarak bu. Çocuk meclisinden çıkan fikir, öneri, öneri projeye dönüştü mü? Ve çocuk bunu takip edebiliyor mu? Yani şöyle çocuklar karar verdiler. Dediler ki biz Diyarbakır’da yeşil alanların çoğunda baz istasyonu var. Biz bu baz istasyonları bizim parklarımıza engel oluyor. Biz bununla ilgili bunun kaldırılmasını istiyoruz. Böyle bir öneri ile gittiler yerel yönetimlere. Yerel yönetimler bunu bir projeye bir karara meclis kararına dönüştürebildiler mi? Dönüştürebilirlerse bu ciddi bir etkidir. Ve tabii çocuklar dönüştürmediğini varsayalım. Dönüştürmedikleri durumda çocuklar bunun savunuculuğunu, bunun işte bir propagandayla ortaya koyabildiler mi? Yani işte biz böyle bir karar aldık. Belediye bunu yapmadı diye bir savunuculuk faaliyeti, bir tabiri caizse ifşa da diyebiliriz buna. Bunu yapabildiler mi? Bu da meclisin bir görevi. Her dedikleri olacak gibi bir yerde değil. Olmayan şeyin de savunuculuğunu izleyebiliyor olmaları takip edebiliyor olmaları ve bunun savunuculuğunu yapıyor olmaları meselesidir. Çünkü her istedikleri zaten olmayacak. Öyle bir ideal bir dünyada yaşamıyoruz maalesef. Keşke öyle olsa. Ama bu çok mümkün değil. Dolayısıyla orada da ne devreye giriyor? Olmayanın da savunuculuğunu, mücadelesini verebiliyorlar mı? Takibini yapabiliyorlar mı? Bu anlamda etkilidir işte. Yani etkili bir mekanizma haline gelebildiğini söylediğimiz yer tam olarak böyle bir yer olacak. Evet, artık takibini yapabiliyorum, hesabını sorabiliyorum. Yapılmadığı zaman sokağa çıkıp bunun şeyinde yapabiliyorum, mücadelesini de verebiliyorum diyebildikleri noktada etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Selvi Tunç: Çok güzel toparladın Emin. Yani aslında hak sahibi ve hak savunucusunu yapan bireylerin de yetişmesine ön ayak olmuş oluyor bir yerde de. Biraz aslında bir eşitsizliklerden konuşmak isterim Emin. Çünkü toplumsal eşitsizlikleri İşte çocukların katılım hakkına da yansıdığını görüyoruz. Aslında yansımaması için özel de bir çaba gerekiyor. Çünkü her çocuğun farklı ihtiyaç ve koşulları var. Yani hepimiz hayata aynı perdeden başlamıyoruz. Hepimizin işte arka planında başka başka yaşanmışlıklar olabiliyor. Yaş, cinsiyet, etnik köken, engellilik gibi bazı farklılıklar aslında katılım hakkını da etkiliyor ve katılım hakkını belki tasarlarken bu grup grupların da hassasiyetlerini dikkate almak, herkes için erişilebilir ve kapsayıcı bir mekanizma da oluşturmak anlamlı olur diye düşünüyorum. Çünkü aslında çocuk meclisi bir yerde de şuna vesile olacak. Farklı çocukları bir araya getirmiş olacak. Örneğin işte bağlardaki başka bir çocukla Kayapınar’daki başka bir çocuğu bir araya getirecek ya da bir mülteci çocukla işte yerel diye tabir ettiğimiz çocuk bir araya gelecek. Çünkü ne yazık ki artık öyle bir sosyal toplumda yaşayan ki herkes sadece kendi mahallesiyle iç işte yani hani mahalle kavramını biraz daha soyut anlamda kullanıyorum. Yani seçtiğimiz çevrelerle ilişkide oluyoruz. Dolayısıyla bu da yetişkinlikte birbirinin farklılığına tahammül edemeyen bireyleri aslında sonucuna götürüyor bizi. Bu noktada aslında biraz yöntem konuşmak isterim seninle. Tüm çocukların işte bahsettiğim yaş, cinsiyet, etnik köken gibi durumlar fark etmeksizin eşit bir şekilde katılım hakkını kullanabilmesi için nasıl kapsayıcı yöntemler izlenebilir?

“BİZ ÇOCUKLARI ARTIK SİTELERE HAPSETMİŞ DURUMDAYIZ”

Emin Gün: Yani şöyle biz hep şeyle ilgileniyoruz ya böyle herkesi çağırmakla biz de başlarken hep bunu düşündük yani herkesi çağıralım. Her bütün çocukları çağıralım. Çalışan çalışmıyor yani. Evet herkesi çağıralım. Bu çok önemli ama herkesi çağırmak tek başına çağrı kelimesi anlamında söylüyorum. Çağırmak tek başına yeterli değil. Ulaşabilmek onu Gerçekten sürece katabilmek benim için bizim açımızdan kıymetli olan şey. Çünkü çağrı herkese ulaşmış olabilir. Ama çağrının nasıl ulaştığı, kişiye ulaşıp ulaşmadığı çok kıymetli. Ulaşmaktan bahsettiğimiz somut anlamda kişiye yetişmesi değil sadece. Gerçekten onu oraya getirebilen bir çağrı ulaştığı anlamına gelir. Yani bu dediğin tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırabilecek yani tüm çocukları, farklı, ekonomik, sosyal çevrelerden gelen çocukların hepsini bir araya toplayabileceğimiz, gelebileceği. Mesela en çok konuşan çocuk ön plana çıkar ya işte. Biz de hemen “Aa bu çok konuşkan bunu seçelim.” Parlak çocuk dediğimiz çocuk. Sınıfta da bu böyledir. Ben eski öğretmenlik de yaptığım için oradan biliyorum. Parlak çocuk vardır. Bir de işte yaramaz çocuk vardır. Yani o parlak çocuk değil tek bizim aradığımız şey. Gerçekten içinde kapanık olan, hiç konuş bırakmak gerekiyor. Tam bir homojen hale gitmesi. Eşitlik, o eşitliği sağlayabilme her kesimden. Mesela engellilik çok ciddi bir bariyer. Dil çok ciddi bir bariyer. Yani buraları aşabildiğimiz bu biraz da ayrıntılarda gizli. Yani bu ayrıntılara inebilecek kadar tüm engelli çocukları da oraya katabilecek Gerçekten kendilerini katabilecekleri bir süreç sürece evrilmesi buranın. Yine dil bariyerini bir şekilde ortadan kaldırabileceğimiz bu tercümanla olabilir, dil eğitimleriyle olabilir vesaire. Tabii bunları da çocuklar konuşsun istiyoruz. Bu arada senin dediğin yer çok kıymetli bir yer. Hani kendi mahallemize sıkışıp kalma. Ben burada daha kötümser bir yerden söyleyeyim. Sana kendi mahallesine değil. Biz çocukları artık sitelere hapsetmiş durumdayız. Yani Çocuklar kendi sitelerinin bahçesine bile bahçesinden bile dışarı çıkamaz hale geldiler. İşte bu bizim bahsettiğimiz çocuk dostu kent bu değil. Bundan çok uzaklaştık biz. Yani bundan birkaç yıl önce çocuk dostu kenti konuşuyorken ki hala konuşuyoruz bu arada da ama toplumsal gerçekliğimiz bundan çok uzaklaştı. Koca koca siteler ve bu sitelerin bahçesinin dışına çıkamayan güvenlik kaygısıyla dışına çıkamayan çocuklar söz konusu. Yani bizim sitede mesela markete gitmek için çocuğun güvenlikten izin olması gerekiyor. Bu muhtemelen hemen her sitede vardır. Haliyle yani bu şehri yaşayamayan, kentin sokaklarında oyun oynayamayan, koşturamayan bir çocukluk gerçekliğini ortaya çıkardı. Bu çok kötü bir şey. Yani benim lise dönemindeki bir yeğenim benim büroma minibüse binip gelmeyi bilmiyor mesela. Lise dönemi çok büyük. Yani bu küçük bir çocuktan bahsetmiyoruz. Çok acı bir şey. Minibüse bin Aynen. Yetiştirmiş bir toplum gerçekten. Bunu kırabiliyor muyuz? Yani bu kenti gerçekten çocukların kenti, çocukların dostu olan bir kent haline getirebiliyor muyuz? Engelli çocuk rahat rahat parka gidebiliyor mu? O dil bariyerini artık aşabildik mi? Çocuklar artık sitelerin dışında, sokaklara, köylerin kültürüne, tarihine aşina olacak şekilde sokaklarda oyun oynayacak hale gelebildi mi, gelemedi mi? Biraz yani bu eşitsizliğin ortadan kalkması biraz da bu engelleri, bariyerleri ortadan kaldırmamız lazım.

Selvi Tunç: Tabii. Bu arada hani şeyden de bahsetmek isterim biraz. Yani biz burada çocuğun katılım hakkı derken aslında iyimser ya da ütopik bir kavramdan ya da romantik Bir bakış açısıyla bakmıyoruz aslında. Yani aslında bunun da bir yasal çerçevesi var. Yani çocukların görüşlerinin yerel yönetimlerde dikkate alınması yasal bir yükümlülük müdür yoksa gönüllülük esasına mı dayanır? Yani hukuki açıdan nasıl bir sınır çizebiliriz?

“Yetişkin için bir yükümlülük, bir sorumluluk ve bunu yerine getirmen gerekiyor”

Emin Gün: Şey derler ya gönüllü iyilik. Ya aslında öyle bir şey değil bu. Ya bu bir sorumluluk. Şimdi Türkiye’nin taraf olduğu bir sözleşme var. Türkiye Birleşmiş Milletler çocuk haklarına dair Sözleşmeye taraf. Eee dolayısıyla anayasanın 90. maddesi var. Milletler arası sözleşmeler kanunla çeliştiği durumda üstün tutulur diyor. Dolayısıyla gerçi bizim üç hukukumuzla çocuk koruma kanunu anlamında düşündüğümüz zaman da bunu bununla çelişebilecek bir noktada değil aslında. Bununla uyumlu sözleşmeyle uyumlu bir iç hukukumuz var ama Türkiye buraya taraf olmakla birlikte bu bir yükümlülük altında giriyor aslında. Bu yerel yönetimler için de geçerli. Ulusal çapta da geçerli. Devlet için de geçerli. Bir yükümlülüktür bu. Bu öyle gönüllü bir iyilik hali değildir. Yapmak zorundalar aslında. Peki, yapmayınca ne olur? Diyeceksin. Bunun hukuki şeyleri var. Yani idare ise buna ilişkin başvurular yapılır. Yapılabilir. Farklı alternatif başvuru yöntemleri denenebilir. Ama şunu, açıkça belirtmek gerekiyor. Bu yasal bir zorunluluk. Bu bir yükümlülük devletin için lütuf değil asla. Yani katılma hakkı böyle bizim romantize edebileceğimiz ya da çözüm üstün yararı, kavram olarak da düşününce yani böyle yetişkinin sağlaması gerekiyormuş ya orada da bir böyle sanki iktidar ilişkisi kuruluyormuş. Ya ben veririm ya da vermem gibi öyle bir yer değil bu. Bu taraf olmakla birlikte senin için artık bir yük yükümlülük. Yetişkin için bir yükümlülük, bir sorumluluk ve bunu yerine getirmen gerekiyor. Hukuki olarak da böyle bir hükümlülük ve zorunluluk var tabii ki.

Selvi Tunç: Kesinlikle, biraz da aslında hani katılım hakkından çokça bahsettik. Ama bir de bunun ihlal edildiği durumları bir konuşmak isterim. Zamanımızda sanırım azalıyor. Yani örneğin işte bir çocuk sistem dışına itildiği durumlarda böyle bir çocukla karşılaşıldığında bir hukukçu olarak hangi müdahale mekanizmasını önerirsin? Çünkü aslında bu mekanizmalar ya da hak temelli yaklaşım çocukların yalnız bırakılmadığını göstermek açısından da önemli. Yani bir çocuk bir ihlale uğradığında ikinci kez bir de yalnız bırakılıyorsa ikinci bir ihlal ve kendisinin aslında bir adil dünya inancı sarsılıyor. Hak arama noktasında daha pasif bir ruh haline bürünebiliyor. Bu noktada nasıl bir müdahale mekanizması önerirsin?

“Çocukların sisteme kendilerini girip tek başlarına rahatlıkla başvuru yapabilecekleri bir yol yöntem var”

Emin Gün: Ceza hukuku anlamında bir suç maalesef iç hukukumuzda oluşturmuyor ama idari anlamda ve farklı az önce de bahsettiğim gibi alternatif başvuru yöntemleri yoluyla elbette haklarını savunabilecekleri bir yol ve yöntemler var. Nedir bu? Yani idare söz konusu olduğu zaman yaptığı bir iş ve işlemden dolayı katılma hakkının kısıtlandığını düşünüyorsa çocuk idareye bir başvuru yapar. Bu başvurunun etkisiz olduğunu düşünüyorsa bunu bir kampanyaya dönüştürebilir. Devamla bunu bir başvuru yöntemi olarak işte çocukların bireysel olarak başvurabileceği yöntemler var. Kamu Denetçiliği Kurumu gibi, Ombudsmanlık gibi. Yine TİHEK gibi yol ve yöntemler var. Tabii ki buraya başvuru yaparak çocukların çok ciddi çok iyi kararlar aldığını da biliyoruz. Kesinlikle çok da önemli olduğunu düşünüyorum. Kamu denetçiliği kurumunun özellikle çocuk başvuru ekranı var. Çocukların sisteme kendilerini girip tek başlarına rahatlıkla başvuru yapabilecekleri bir yol yöntem var. Kendi web sitesi var. Biz bunun dernek olarak bir ara tanıtımını bir projelendirip tanıtımını yapmıştık okullara ama tabii bütün okullara yapmak gibi bir şansımız. Olmamıştı. Ama bunun yaygınlaştırılması çok önemli olabilir. Bunun başvurusu hem dediğim gibi idare mahkemeleri yoluyla yapılabilir. Hem de böyle alternatif işte ombudsmanlık gibi kamu denetçiliği kurumu gibi diğer alternatif başvuru yöntemleri de denilebilir. Etkili sonuçlar da doğuruyor.

Selvi Tunç: Evet, umuyorum ki bizi dinleyenler arasında varsa çocuklar ya da çocukların ebeveynleri bu bahsettiğin mekanizmaları da kullanırlar. Son bir soru olarak sevgili Emin yani biraz sadece şimdi meclis kuruluşunda evet çok heyecanlıyız. Tekrar hatırlatayım bu pazar günü Çandamet’te saat 2’de şehrin muhtelif yerlerinde billboardlarda da duyurusu yapıldı. Yani evet meclisin varlığı tek başına yeterli değil. Bu yapı ancak aslında çocuklar kendini güvende, değerli ve etkili hissettiklerinde aslında işlevsel olur. Çünkü biraz önce de bahsettiğin yani hani dinlemek de yetmiyor. Onun işte sonraki planı da çok önemli. Bu noktada aslında hani evet sanırım yeterli olmadığı konusunda hemfikir oluruz diye düşünüyorum. Yoksa hani diğer türlü çocukların orada kendilerini güvende, değerli ve etkili hissetmeleri için hangi ilkelere öncelik verilmelidir? Yani hangi ilkelerle bezenirse bu meclis gerçekten etkili ve amacına ulaşır diye sormak isterim. Ve bu hafta sonu olacak meclis için nasıl bir çağrı yapmak istersin?

“TAM OLARAK ÇOCUKLARIN YANINDAYIZ”

Emin Gün: Şöyle evet dediğim gibi gerçekten başlangıç çok kıymetli ama yeterli değil. Önemli olan o meclis çocuklar için nasıl bir yer olduğu biz o bizim için çok önemli. Kendileri ora çocuklar kendilerini orada güvende hissediyor mu, hissetmiyor mu? Bu çok kıymetli. Fikirlerini özgürce söyleyebiliyorlar mı? Etkili olduklarını düşünüyorlar mı? Ya da biz varmış gibi mi yapıyoruz? Yani gibi mi yapıyoruz? Tam olarak işte ayrım burada. Yani biz tabii ki öyle yapmadığımızı düşünüyoruz da. Niyetimiz o değil en azından öyle diyelim. Yani üç temel ilke etrafında toplayabiliriz bunu. Güvenli bir ortam:  Yargılamadan, alay edilmeden, konuşabiliyor mu çocuklar? Fikirlerini ortaya koyabiliyorlar mı? Bu çok önemli. Çocuğun çocukların özgüveni açısından da rahatça, özgürce konuşabilmeleri anlamında da çok kıymetli. Yine bir gerçek etki var mı, yok mu? Yani o fikirler ya da söyledikleri şeylerin bir karşılığı var mı ya da kendi kendilerine konuşuyorlar mı? Biz de işte çocuklar orada toplanmışlar, konuşuyorlar mı diyoruz yetişkinler olarak. Yani biz onların söyledikleri, fikirleri, önerileri Ne kadar etkili olabiliyor? Somut etki alanı var mı, yok mu? Onu görmeleri çok önemli çocukların. Bu devamlılığı da o mış gibi olma halini de ortadanmış gibi olma halini ortadan kaldırır ve devamlılığı da sağlar bence. Bir de eşit katılım tabii ki az önce bahsettiğimiz gibi. Yani tüm çocuklara ulaşabildik mi gerçekten? Tüm çocuklar orada kendilerini temsil edebiliyorlar mı? Ya da en azından şu yani oranın kurullarında yönetim kurumunda ve benzeri bir yerde değilse bile, herhangi bir çocuk benim orada gidip konuşabileceğim bir meclis var hissiyatı içerisindeyse bile bu yeterlidir. Bu bile yeterlidir. İlla bir kurulda olması yetmez. O yüzden bizim yönergemizde de o yazar zaten çocuk meclisi tüm çocukları kapsar. Yani bütün çocuklar oranın üyesidir. Diyarbakır’daki 0-18 yaşındaki tüm çocuklar oranın doğal üyesi olarak kabul edilir. Dolayısıyla oranın doğal üyesi olan her çocukta gidip orada söz üretebilir, savunuculuk yapabilir, fikirlerini özgürce beyan edebilir. Biz bunları sağlayabildiğimiz ölçüde burası çok daha güzel, çok daha devamı da olan bir yer haline gelecektir. Pazar günü için ne diyebiliriz? Ya pazar günü için aslında çocukların az önce o kadar şey söyledi ki yani burada ama şu söylediklerimizin ya da konuştuklarımızın en azından ulaşan çocuklar açısından bir etki yaratacağını nasıl göreceğiz. O gün o çocukların o salonunu doldurmasını istiyoruz. Yani bu şehir sizin, bu kent sizin ve bu kenti yönetmeye, fikir üretmeye, sorunlarınızı ifade etmeye gelin, aday olun, konuşun, söz üretin, savunuculuk yapın. Biz sizin ne arkanızda ne önünüzdeyiz. Tam olarak yanınızdayız diyebiliriz.

Share. Facebook Twitter Email WhatsApp Copy Link

Diğer Yazıları Gör

Diyarbakır’da dernek başkanı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi

15 kentin baro başkanı süreç gündemiyle Ankara’ya gidecek

DEM Parti’den 15-16 Haziran mesajı

SON YAZILARIMIZ

Ferdi Zeyrek’in ölümüne dair 3 tutuklama

14/06/20251 Views

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan: Öcalan’ın Kürtlerin birliğini önemsiyor

14/06/20251 Views

Diyarbakır’da dernek başkanı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi

14/06/20251 Views

15 kentin baro başkanı süreç gündemiyle Ankara’ya gidecek

14/06/20251 Views
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
YAŞAM

Ferdi Zeyrek’in ölümüne dair 3 tutuklama

14/06/20251 Views

VENG- Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in ölümüne dair 3 kişi tutuklandı. Manisa Büyükşehir Belediye…

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan: Öcalan’ın Kürtlerin birliğini önemsiyor

14/06/2025

Diyarbakır’da dernek başkanı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi

14/06/2025

15 kentin baro başkanı süreç gündemiyle Ankara’ya gidecek

14/06/2025
SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • YouTube
Hakkımızda

venghaber.com sitesinde yayınlanan yazı, haber ve fotoğrafların her türlü telif hakkı Veng Radyo'ya aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden paylaşılamaz

Bizimle İletişime Geçin:
Email : [email protected]
Telefon: 05324897424

Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
SON YAZILARIMIZ

Ferdi Zeyrek’in ölümüne dair 3 tutuklama

14/06/2025

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan: Öcalan’ın Kürtlerin birliğini önemsiyor

14/06/2025

Diyarbakır’da dernek başkanı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi

14/06/2025
Biz Kimiz?

Veng Haber; görmezden gelinen ötekilerin, kadınların, gençlerin, doğanın sesi soluğu, hakikatin tarafı olmak için yola çıktı.
Güç odaklarının, zorbaların çizdiği sınırların dışında, yeni bir ses, yeni bir nefes olmak için yayındayız.
İlkeli, bağımsız, özgür ve tarafsız habercilik anlayışıyla yola çıkan Veng Haber; gündemin arka planını, saklanan gerçekleri ve ezilenlerin duyulmak istenmeyen seslerine çığlık olmanın azami gayretindedir.

venghaber.com sitesinde yayınlanan yazı, haber ve fotoğrafların her türlü telif hakkı Veng Radyo'ya aittir.
  • Künye
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Kullanım şartları
  • Gizlilik politikası

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

Reklam Engelleyici Etkin!
Reklam Engelleyici Etkin!
Web sitemiz ziyaretçilerimize çevrimiçi reklamlar gösterilmesiyle mümkün olmaktadır. Lütfen Reklam Engelleyicinizi devre dışı bırakarak bize destek olun.