VENG- Müzik eğitiminin çocukların gelişiminde önemli bir noktada durduğuna dikkat çeken Ma Müzik eğitmeni Ferhat Ertaş, “Mesela bir çocuk kendi bestesini yaparak hem duygularını hem de düşüncelerini sanat yoluyla ortaya koyar. Düşündüğü şeyi ya da dile getiremediği şeyi dillendirebilir” dedi.

Veng Radyo’daki “Çocuk Hakları Saati” programına katılan Ma Müzik eğitmeni Ferhat Ertaş, çocuklar ve müzik üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Veng Radyo’daki “Çocuk Hakları Saati” programında Av. Selvi Tunç, Ma Müzik eğitmeni Ferhat Ertaş ile “Çocuk ve müzik” ilişkisini konuştu.
“8 yıldır bu alanlarda faaliyet yürütüyoruz”
Kentte 8-9 yıldır kültür alanında çalışmalar yürüttüğünü belirten Ferhat Ertaş, sözlerine şöyle başladı: “Özellikle çocuk alanında çalışmalar yürütüyoruz bildiğiniz. Çalışma alanımız Ahmet’le mekansal olarak sınırlı ama yavaş yavaş her yere açılmaya çocukların olduğu her yerde faaliyet göstermeye çalışıyoruz. Dediğim gibi 8 yıldır bu alanlarda faaliyet yürütüyoruz. Yeri geldi, deprem bölgelerinde, afet bölgelerinde, yeri geldi. Onun dışında değişik şehirlerde ve ülke dışında çalışmalarımız oldu. Bu alanda çalışmalar yürütüyoruz. Benim müzik alanında çocuk teori dersleri olsun, erbane dersleri olsun o alanlarda derslerimiz oluyor. Kreşler için 05 yaş grup dersleri olsun o çalışmalarda yer alıyorum.
Selvi Tunç: Sadece Diyarbakır’da değil, çevre illerde hatta ülke sınırları dışına taşan bir çalışma pratiğiniz var. Dolayısıyla aslında gözlemlerinizi şu bağlamda merak ediyorum. Yani müzik çocukların zihinsel, duygusal, sosyal gelişimde nasıl bir rol oynuyor ve bu gelişim alanlarında siz somut olarak neler gözlemliyorsunuz? Verdiğiniz eğitimlerde yaptığınız atölye çalışmalarında bu noktadaki somut gözlemleriniz neler oluyor?
“Müzikle uğraşmak ya da müzik dinlemek beynimizin bu loblarını geliştirir”
Ferhat Ertaş: Doğrusu bunu sadece derslerde Ya da doğumdan sonraki süreçle belirlenen bir öğrenme şeyi değil. Fark ederseniz anneler çocukları ellerine aldıklarında susarlar. Bu çocuğun anne karnındaki duyumuyla beraber aslında anne kalbinin ritmine hassas hale gelip mesela orada huzuru yakalıyor. Orada mesela bir dinginlik oluşuyor. Biz burada anlıyoruz ki Aslında çocuktaki müzikal gelişim ya da müzikal işitsel duyum anne karnında başlıyor. Bu yüzden mesela bizim anne karnında başlayan bir Çalışmamız da vardı iki öğrenciyle. Ne yönde gelişir sorusuna gelirsek de mesela ilk çocukları aldığımızda sadece çaldığımız alkışlara taklit yöntemiyle aynısını yapmaya çalışırlar. Ama daha komplike şeylerde zorluk yaşarlar. Çünkü buna maruz kalmadıklarından bu beynin bu lopları gelişmemiş. Ama müzikle beraber müzik dinle Müzik yapmasıyla beraber bu korteksler geçiyor. Sağ ve sol lobları ayırma yöntemleri gelişiyor, zihni gelişiyor. Mesela ritim ve melodi beynin sağ ve sol loblarını birlikte çalıştırır. Ya da örneğin bir piyano çaldığınızda sol elle sağ el koordinasyonunu ayrı tutmanız lazım.
Müzikle uğraşmak ya da müzik dinlemek beynimizin bu loblarını geliştirir. Matematiksel düşünmeyi, özellikle arttırır. Çünkü matematikle müziğin ciddi bir ilişkisi var. Mesela müzik kalıpları, biz çocuk derslerinde Zarokma’da ders verdiğimizde mesela ta, ti, ti, ton, ton aslında bunun, ritmik olarak, çalınması, bunu, zamana bölmeleri, kesirle ilgili bir şeydir bu. Bu matematiksel bir gelişimdir. Zamanla, zamanla bunu, yıllara yayarak, çocuğun, aslında Akademik, yönleri gelişiyor. Böyle matematiksel düşünme ya da verdiğimiz şarkılarla işitsel hafıza geçiyor. Mesela söylediği bir şarkıyı 2. hafta geldiklerinde çok güzel tekrarlıyorlar. Bu hem ezberleme hem dil gelişiminde yaşıtlarına göre bir avantaj onlar için. Sevdiği şarkılarla dil öğreniyor. Yani normal klasik bir konuşmadansa eğlenceli bir hale gelmesi çocuğun dil gelişiminde ciddi katkıları oluyor. Mesela onun dışında müzik duyguları ifade etmede çok ciddi bir araç. Sinirlenen ya da sinirlenen hır gür bir yerlere bir şeyler fırlatan ya da etrafına saldıran bir çocuk müzikle yavaş yavaş Duygularını kontrol etmeyi öğreniyor. Sakinliyor. Mesela beynin salgıladığı oksitosin ya da endorfin bunlar çocuğun huzurlu, güvende olmasını sağlıyor. Ve bu da nasıl söyleyeyim öfke ya da üzüntüyü kontrol etmeyi duygularıyla tanışmayı yavaş yavaş öğreniyor. Yani biz Mesela Zarokma’da şey yapıyoruz ya da yaptığımız bütün çalışmada çocuk alanlarında çocukların bir oğur ve delalın şarkısında elimizi kulağımıza götürüp hayran söylediğimizde durgun bir vaziyete geçmesi ya sakinleşmesi ya da çünkü dev heskle kanatlanıp uçmamız bu çocuğun duygu dünyasına olan gelişimini gösteriyor.
Bir de, müzik eğitimi, ciddi anlamda yaşıtlarıyla, yani arkadaşlarıyla, akranlarıyla ortaklaşmayı gösteriyor. Bu nasıl oluyor? Birbirini bir koro çalışmasında sahne alan bir çocuk ya da müzikle uğraşan biri arkadaşını dinlemek zorunda. Çünkü ortaklaşa çıkan kolektif bir Göstermek zorundalar. Bunun için de birbirini duymak zorundalar. Bu da hem disiplini geliştiriyor çocuklarda. Hem de uyum sağlama, işbirliği becerisi kazanıyor çocuklara ve bu sosyal gelişim çocuklarda müzikle uğraşmayan çocuklara göre bir adım daha öndeler. Bunları söyleyebilirim. Ve birbirinin alanına da aslında saygı göstermiş oluyor. Birbirinin farklılığına da bir alan açmış oluyor. Çünkü hani çokça hem böyle o küçük yaş grubunda hem de böyle biraz ergenlik grubundaki çocuklarda hep böyle bir akran zorbalığı, birbirine karşı bir tahammülsüzlük oluşabiliyor.
ÖZ GÜVEN, EMPATİ VE YARATICILIK…
Selvi Tunç: Ama aslında mesela bahsettiğin yani birlikte kolektif bir şekilde bir müzik ortamında olmak çocuğun bu farklılara tahammül etme becerisi de kazanmasını sağlıyor. Ötekine alanına saygı duyma Duymayı, kendisine sıranın gelmesini beklemesi, yani dediğin gibi aslında bir çocuğa bunları anlatarak şey yapmak başka bir şey ama müzikle bunu kavratmak çok bambaşka bir olay. Belki hani biraz ifade kısımlarında konuşabiliriz. Çünkü her çocuğun aslında kendini ifade etme ihtiyacı vardır. Ve hani çocuklar için her zaman bu çok kolay olmayabiliyor. Evet, biz yetişkinler çoğu defa herhangi bir duygumuzu sözle dile getirebiliyoruz ya da işte yaşadığımız bir olumsuz durumu evet ben şu an kötüyüm ya da işte şu noktada bir ihtiyacım var diyebiliyoruz. Ama çocukluk biraz daha özel bir evre ve bir çocuğun kelime haznesi duygu durumunu her zaman zaman ifade etmesine, imkan vermeyebiliyor. Böyle durumlarda aslında müzik bazen alternatif değil, tek yol bile olabiliyor. Çünkü aslında şarkı söylemek, işte beste yapmak ya da bazen sadece dinlemek çocukların aslında iş dünyasını da açığa çıkaran bir şey oluyor. O müzik aracılığıyla aslında kendini de ifade edebiliyor ve bu da aslında çocuğun hem kendi kendini tanımasını sağlıyor hem de aslında biraz o sağlıklı ilişkileri de besliyor. Bu noktada yani çocukların müzik yoluyla kendilerini ifade etmeleri, onların işte öz güven, empati ve yaratıcılık gibi hem bireysel hem de aslında sosyal becerilerini nasıl şekillendirir? Çünkü siz bildiğim kadarıyla sıfırdan başlıyorsunuz. Sıfır yaş sıfırdan başlangıç yapıp o çocukluk evresinde hani pek çok yaş grubuna eğitimler veriyorsunuz. Bu noktada sizin gözlemleriniz nasıl Özellikle özgüven, empati, yaratıcılık gibi kısımlarda bir çocuğu baştan sona izleme imkanınız olmuştur. Bunlar nasıl şekillenir Ferhat? Ya çocuklar için ve genelde her biri için özgüven önemli bir faktör.
“Farklı duyguları ve yaşamları anlamasına yol açıyor bu durum”
Ferhat Ertaş: Biz özellikle buna önem gösterip çocuk bir nota öğrendiğinde ya da bir şarkı çaldığında kendini gösterebilme takdir edilme duygusu, o çocuğun, başarısı için önemli bir faktör. Bazı öğrencilerimizde şey durumu çıkıyor. Sahneye çıkardığımızda, ilk sahnesinde çok heyecanlanır. Kendimden de biliyorum. İlk sahneye çıktığımda, kitle karşısında ne yapacağımı bilmiyordum. Yani bunu erken yaşta aşmış olarak bu yaşa gelinir ise önemli akademik başarılar gerçekleşir. Bu özgüven meselesinde. Sahneye çıkıp şarkı söylemek veya bir enstrüman çalmak çocukların kendini gösterme cesaretini arttırır. Ve aslında çok büyük bir olay. Çok büyük bir olay. Kendisiyle barışık, kendini gösterebilme, ya utana sıkıla sahneye değil de bir özgüvenle göze güzel gelir estetik de gelir. Yani bir özgüvenle çıkıp orada bir keman çalmak, piyano çalmak, erbane çalmak, çok önemli bir olaydır çocuk için. Örneğin mesela bir biz divanları yaptığımızda, konserlerde bir performans sergileyen çocuk alkış aldığında kendini değerli hisseder. Ya da yeterli hisseder, doymuş hisseder. Bu bilinç de onu, daha bir ileriye adım atma, hedefini gösterir bu. Yani çalışmalıyım, o sahneye daha iyi çıkmalıyım. Aslında bu özgüven meselesi onun bu başarısını destekliyor. Empati için de şey söyleyebilirim mesela. Müzik az önce de söyledik ya mesela dopamin zevk alınan bir şey yaptığınızda ortaya çıkan bir şeydir bu. Mesela yemek yemek, şarkı söylemek, müzik yapmak. Bunlar bu gibi şeyler dopamini salgılamaya çalışıyor. Bu da yeni şeyler öğrenme hissiyatını arttırıyor ya da dikkatli olma süreçlerinde etkili oluyor. Onun dışında, oksitosin bağ kurma ve güven, stres azaltmada ciddi bir, vücudumuzun salgıladığı bir hormon. Bu yolla da insanlar artık, bağ kuran çocuk, empati de duyar. Yani sen bir çocuğun, çocukla bağ kurarsan yani akranınla bağ kurarsan bu güven meselesi, arkadaşlık meselesi ortaya çıkar ya da birbirinden birbirinin hislerine, duygularına ya da farklı kültürlerden olması halinde kültürlerine saygı göstermeyi geliştirir. Ya da salt ben Kürt’üm benim müziğim olacak değil. Aslında diğer halkların da müziğine saygı duymayı, diğer halkların da kültürüne Kaygı duymayı öğreniyor. Böyle empati, birbirine güven meselesi gerçekleşiyor. Farklı duyguları ve yaşamları anlamasına yol açıyor bu durum. Yaratıcılık meselesi de şöyle, belli bir seviyeye geldikten sonra, çocuklarda müzikal doğaçlama ortaya çıkıyor. Yani bilişsel ve işitsel beyin faktörleri geliştiğinde, loplar geliştiğinde yavaş yavaş onun bir adım ötesine gidiyor. Yerinde sekmiyor mesela. Bunu öğrendim. Tamam ta ti ti tono tono öğrendim de nereye evrilecek? Bu artık çocuk yavaş yavaş doğa başlamaya evriliyor. Bunlar çocuklar kendi fikirlerini özgürce ifade etme alanı tanıyor bu durum. Yeni yeni şeyler üretmeye evriyor. Bunu mesela var olanla yetinmeme değil mi? Tabii. Çocukluktan 0.5 yaşından başlayıp 6-12 yaşıyla devam eden müzikal eğitimde yavaş yavaş kendi notalarını yazacaktır. Yani kendini geliştiren bir çocuk bununla haşir neşir olan bir çocuk. Tabii bu salt çocukla olacak bir şey değil. Bunun aile ve evde de tekrarının, gelişiminin gözlenmesi, eğitmenle bir çalışma içerisinde olacak bir şey. Mesela bir çocuk kendi bestesini yapabilir. Biz bunun örneğini şeyde gördük, hikayeleştirme. Bu hikayeleştirmeyi stop motion’la eee, hareket ettirdik. Yani stop motion’un kendi hikayesi Bilmeyenler için stop motion dediğin ne oluyor? Stop motion küçük hareketlerle fotoğraf çekip bunu Hareketli hale getiriyorlar. Hareketli hale bir video halinde geliyor. Kendi hikayelerini yazdılar. Kendi yazdıkları hikayelerini canlandırdılar, seslendirdiler ve bazıları bunun yüzüğünü yaptılar. Çok etkileyici. Yani kendi besteleriyle, kendi fikriyle, kendi özgüven, yaratıcılık ve bilgi birikimiyle böyle bir hikaye çıkardılar ortaya. Mesela bu durum diğer alanlarda olduğu gibi müzikte de yaratıcılığa teşvik ediyor. Mesela bir çocuk kendi bestesini yaparak hem duygularını hem de düşüncelerini sanat yoluyla ortaya koyar. Düşündüğü şeyi ya da dile getiremediği şeyi dillendirebilir. Mesela duygu hâlidir. Üzüntü halinde ben kaval çalarsam farklı çalarım. Sevinç halinde kaval çaldığımda farklı bir melodi tınığı ortaya çıkar. Geçen yaşadığım bir olayı anlatayım. Toplum içinde üzüntülü böyle bir haber aldım. Kaval çalıyorum. Bizim bir arkadaş şey diyor. Ferhat yeter bu ne depresyona soktum dedi der gibi bir şey söyledi. Yani aslında orada Ferhat’ın duygu düşünceleri açığa çıktı. Dile getirmediği şeyler açığa çıktı. Kendini sakinleştiriyor. Evet sakinleştiriyor. Çocuklarda da aynı yoldan yürüyor. Yani duyguyu dile getirme bazen şeyde olmuyor. Dilde dile vur Düşüncede, o düşünceyi de, yaymanın bir alanı olarak da müzik çok etkili bir alan.
Selvi Tunç: Kesinlikle. Yani özellikle o duygu durum düzenlemesi ile ilgili, çokça da programlarımızda bahsediyoruz. Yani yetişkin hale gelip hala duygu durumunu düzeltemeyen ya da bu noktada sorun yaşayan çokça etrafımızda yetişkinler var aslında. Belki de aslında sebebini çok uzaklarda da aramaya gerek yok. Yani çocuklukta aslında bu tarz imkanlara sahip olunsa, bunu öğrense aslında. Çünkü çoğu kişiye sorduğunuzda genelde mesela bilmiyor. Yani nasıl kendine neyin iyi geldiğini bilemiyor. Tabii ki bu program özelinde müziği konuşuyoruz ama spor olur, başka kültürel bir aktivite olur. Hani yeter ki aslında çocuğa bir yerde alan açmak önemli olan. Ki mesela yapılan araştırmalarda şeyi gösteriyor aslında erken yaşta müzik alan çocukların problem çözme, odaklanma ki müzik aslında çok büyük bir kısmı da odaklanmadır diye tahmin ediyorum. Ve sosyal etkileşim gibi alanlarda aslında yaşıtlarına göre daha avantajlı olduklarını da ortaya çıkarıyor. Örneğin Kanada’da yapılan bir araştırmada erken yaşta müzikle çalışan çocukların hafıza, dikkat, motor becerisi gibi konularda aslında çok belirgin gelişmeler olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla aslında hani müziği sadece sanat değil Çocuk gelişimi açısından da aslında bilimsel temellere dayanan da bir yatırım. Yani hani siz belki evet çocuğunuz bir sanatçı olmasın diye düşünebilirsiniz ki burada tabii ki de çocuğun iradesi esastır. Onu vurgulamak isterim. Ama hani onun dışında yani çocuk gelişimi açısından da aslında hani müzik çocuk hangi alana yönelirse yönelsin gelişiminde çok pozitif etkileri var. Dolayısıyla şeyi sormak isterim. Yani erken yaşta müzik alan çocuklar ya da erken yaşta müzik eğitimi almak çocukların bilişsel kapasitelerini disiplin, dikkat veya biraz önce bahsettiğin işbirliği gibi Temel yaşam becerilerini nasıl etkiliyor ve siz nasıl hususlar gözlemliyorsunuz?
Ferhat Ertaş: Yani bilişsel kapasite olarak müzik eğitimi alan çocuklarda işitsel hafıza, ritim duygusu, zamanlama becerileri gelişir. Nasıl söyleyebilirim? Mesela Daha da bir şarkı dinlediğinde onu hemen ezberlemeye ya da bu durum hem onun işitsel ve görsel zekasını desteklediği için onu kodlayabiliyor. Hem işitsel olarak duyum mesela bir taklit etme olayını bir ses duyduğunda taklit etme olayı müzikte mesela bunu frakanslarla yaparlar. Mesela do’yu verdiğinde sadece do mudur? Ya da onun bir frekansı var mıdır? Var galiba. O frekansa yönelip ona göre taklit etme zaten sinire bir haber gönderiyor. Bunu böyle vermen lazım. Beyin ona göre kendini geliştiriyor. Aslında bu yapılan araştırmalar, çocuk beyni üzerine yapılan çalışmalar hepsi bunu gösteriyor. Mesela, neydi? Mozart etkisi geçici olabilir ama müziğin çocuk ve bilişsel kapasitesi üzerine verdiği etkiyi görebiliyorsun. Geçici olmasına göre 8-9 kat, 8-9 saat mi idi? Yanlış hatırlamıyorsam. Daha gelişkin oluyor. Ama geçici bir süre. Mozart ezgilerini dinlemek. Öyle bir bilgisi var. Yani aslında sadece dinleme bile oldukça etkisi var. Hani illa çalıyor olmasına gerek yok ya da çalma becerisinin olmasına gerek yok ya da hani istemeye edebilir. Ama hani senin söylediklerinden duydum. Aslında müzik bir şekilde hayatının arka planında hep olsun. Evet, evet. Özellikle yani sadece çalmak, bunu icra etmek, geliştirmiyor. Ekstra senin bunun pratiğini yapmak motor becerilerini geliştirir. Ya da ince kapasitesini beynin farklı loplarının geliştiriliyor. Mesela bateri çalan biri beynini 4’e mi bölüyor? Çalan ikiye bölüyor. Ya da bu eliyle titi çalarken bu eliyle tonozonu çalıyor. Yani sol eliyle titi çalan bu ciddi bir ayrıştırmayı gerektiriyor. Müzik dinleyen aktif müzik dinleyenler bir enstrüman çaldıklarında mesela zihinsel bir algılama problemi yoksa enstrümana daha iyi adapte edebiliyor. Çünkü müzik gelişmiştir. Mesela bu halk içinde müzik kulağı var mı? Ritim kulağı var mı? Ritm duygusu var mı? Buradan gelir. Maruz kalmaktan Maruz geliyor. kalmaktan geliyor. Ya da bu çevrede duyduğumuz gizil öğrenme dediğimiz şey neden müzikte o kadar kuvvetli? Bazen şarkı mırıldanırız, hiç dinlememişiz ama Bütün ezgisini hatırlarız. Hatırlıyoruz ezgisini Ya da bazen ya da bazen sözlerini ezberlediğimizi Evet fark ediyoruz. Sözlerini mırıldanıyoruz. İşte Şey diyorum, dinlemedim ki ben bunu. Yani müziğin böyle bir gücü var. Büyülü. Bu yüzden çalma kadar dinlemek de o sesleri ayırt etme ya da heceleri müzik dinleyen bir çocuk heceleri daha iyi algılar ya da sesleri daha doğru telaffuz eder. Dilsel gelişim bakımından. Disiplin konusunu zaten söyledi. Grup halinde Çalışan biri. Evet. Mecbur aslında bir yerde zaten. Mecbur. Mesela benim hayatımda kaval varsa ben onu geliştirmek için bir disiplin Düne sahip olmak zorundayım. Vakit ayırmak zorundayım. Bu bir disiplinli gerektirir. Kendimi planlamayı gerektirir. Nasıl ki bir işte çalışırsan o işe belli bir saat gidersin. Çocuklarda da bu böyledir. Piyano çalan biri saatini ayırıyor. Yani günlük saati vardır. Motivasyonu beklemeye gerek yok her zaman değil mi? Disiplin daha kıymetli. daha önemli yani müzikte disiplin baya önemli. Yani şöyle yap yapıyor. Bazı bazı öğrencilerimiz şunu yapıyor. Gidip bir gün ödev veriyoruz. Yani çalışması için bir etüt veriyoruz. Gidip bir gün 2-3 saat çalışıyor. Ondan sonra 2 gün bırakıyor. Çalıştım ben diyor. Son gün geldiğinde çalamıyor. Niye? Çünkü bir disiplini yok. Tabii yani bir plan planlı çalışmayı gerektiriyor. Mesela örneğin piyanoda bir parçayı doğru çalmak haftaları alıyor. Yani bu da bir disiplin. Sabırlı olmayı, çocuklarda daha sabrı ön plana çıkarıyor. Sürece odaklanmayı sağlıyor bu durum. Aslında bu bakış açısını alıp hayatın bütün alanlarına da Evet. uygulama becerisi kazanıyor aslında Yani bunu çocuk yaşta atlatan biri. Hani bazen iş yapmak için sabah erken kalkarız ya. Bazı işleri yaparsın. Ya diyorsun tamam rahatlamışım bu işi yapmışım. Düşünsenize bazı işleri biz 05 yaşlarında halletmişiz. Kesin. Yani o iş çözülmüş, dikkatli odaklanma için Suzuki şeyi kullanıyor. Eğitim sisteminde enstrüman hakimiyetini önce veriyor. Ondan sonra karanlık odaya geçip duyarak çalmaya çalışıyor. Yani beynin beyninin odağını duyuma veriyor. İşitsel bölgeye veriyor. Göz gözün odaklanmasını kesiyor aslında. Karanlıkta çalan bir işitsel olarak duyar. Ya da görmeyen biri işitsel olarak çok kuvvetlidir. Bizim bir öğrencimiz var. Nota bastığında eğitmen diyor ki bu hangi nota? Fa diyesin diyor. Yani bir çocuk için bunları ayırt etmek büyük şey. Yani güç, duyumunun çok güçlü olması lazım. Ya da, bunu ya da bir ton verdiğinde absolitler bunu yapıyor. Ya da bir bardağı vurduğunda tonunu söylüyorlar. Yani o görmeme hâli çalışmayla beraber duyuma gitmiş. İşitsel olarak ya da birini duyduğunda hemen söylüyor. “Sen busun.” diyor. İsmini söylüyor. Bu duyum onun, işitsel hafızasını geliştiriyor.
Selvi Tunç: Sevgili Ferhat aslında biz bu programda genelde tematik başlıklarda hep şu hususta çok eleştiririz ve maalesef acı da bir tespit. Çünkü birçok konular konuda olduğu gibi müziğe erişim noktasında da aslında her çocuk için bir hak olmasına rağmen her zaman eşit bir şekilde erişim sağlayamıyor. Çünkü hani herkes aynı noktada başlamıyor hayata ve özellikle sosyoekonomik açıdan yoksun bırakılmış aileler ve bunların çocukları bu bahsettiğimiz mekanizmalara erişmekte zorlanıyorlar. Çünkü bu koşullar çocukların müzik eğitimi almasını, enstrüman edinmesini ya da sanatsal etkinliklere katılımını da sınırlandırıyor. Ve aslında bu tabloda müziğin aslında bir adalet meselesi olduğunu da ortaya çıkarıyor. Çünkü bir çocuğun birçok çocuğun buna erişemediğini biliyoruz. Yaşadığımız kentte de benzer şeyler var. Ve hani sizin de eminim çokça böyle gözlemleriniz olmuştur. Yani çocukların müziğe erişimi konusunda karşılaştıkları sosyoekonomik eşitsizlikler hangi hak ihlallerine yol açıyor ve sana göre bu eşitsizlikleri gidermek için ne tür önlemler alınabilir? Tabii ki de bir sistem sorunu da aynı zamanda ama hani biz böyle çocuk alanında çalışan hak savunucuları olarak hep şeyi söyleriz. Yani her şeyi de sistemli açıklamamıza gerek yok. Yani biz ne yapıyoruz ya da hani bununla mücadele etmek için. Dolayısıyla hani müzik kısmından doğru bu konuyu nasıl ele alırsın?
“Herkes için erişilebilir olmalı”
Ferhat Ertaş: Ya eğitim alanı bütün çocuklar için eşit olmak zorunda. Ya bir Kesim müziğe erişsin, bir kesim müziğe erişmesin, bir kesim tiyatroya erişsin, bir kesim erişmesin durumu aslında eşitsizliği gözler önüne seriyor. Bunun hak ihlalleri açısından mesela UNESCO’ya Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre çocukların sanata erişimi temel bir haktır. Eğitimde olduğu gibi, sağlıkta olduğu gibi maalesef ki görüyoruz ki maddi imkanlar olmayan insanlar erişemiyor. Ya da bir onun icra etme kısmını bir yana bırak. Hak olduğunu bilmiyor. Onu izlemeye bile giremiyor. Müzik alanında bu durum bayağı mesela, ya mesela statüsü olmayan halklar ya da belli bir güvence ile halkları kısıtlandı. Kısıtlanmış, dezavantajlı gruplar maalesef bunun dışında kalıyorlar. Eğer ki ailede varsa biri yönlendirmesiyle yolunu bulan mı diyeyim doğru tabiri söylemek gerekirse insanlar sanata erişiyor ya da kendini istedikleri mecrada geliştiriyorlar. Ve bu bir lüks olarak görülüyor ne yazık ki. Maalesef günümüzde bu böyle. Bu durum insanların kültürünü, sanatını yavaş yavaş silikleştiriyor. Bunun için de yani alınabilecek önlemler var. Yani STK’lar olsun, devlet destekli olsun, yerel yönetimler olsun, sivil toplum kuruluşları dedik. Ya da bunu bireysel yapmaya çalışanlar var. Mesela devlet destekli ücretsiz müzik kursları olmalı. Ama sadece bu şey olmamalı. Sadece Türkleri olmamalı ya da sadece Kürtleri olmamalı. Ya da Arapı olmamalı. Herkes olmalı. Herkes için erişilebilir olmalı. Herkes için yani bütün dezavantajlı gruplar için erişilebilir müzik çalışmaları olması lazım. Yani eğer ki demokratik bir cumhuriyet ve ülkeden bahsediyorsak bütün grupları düşünmek zorundayız. Mesela okulların E, bizde şöyle bir sıkıntı var. Müzik dersi olarak biz sadece hobi olarak gördük müzik dersini. Boş ders olarak. Boş ders ya da Şarkı söyleme. Şarkı söyleme. Aslında kişiliğimize büyük katkılar sunacak bütün dersleri biz boşlamışız. Resim hakeza. Spor. Spor hakeza. Sporu biz sadece futbol oynamak olarak biliyoruz. Tamam o da geliştiren bir durum ama Sadece ondan ibaret değil. Sadece ondan ibaret değil. Ya da müzik dersi Hocanın gelip gitar çalması değil. Biz çocukları nasıl dahil ediyoruz? Tamam müfredatta müzik dersleri var. Ama müzik dersi nasıl işleniyor? Ya mesela Finlandiya’da müzik eğitimi okul müfredatının temel bir parçasıdır. Ya bizde temel bir parçası ama eğitmenler nasıl işliyor dersleri? Ciddi bir mekanizma yok. Boşlanılmış bir, içi boşaltılmış bir sisteme dönmüş. Çocuklar genellikle 6 yaşına kadar filan diye de bir enstrümanla tanışır. Bizde ne? 20 yaşında ancak bir enstrüman görevi ben şahsen kendi adıma söyleyeyim. Zorlamam olmasa 20 yaşında ancak bir enstrümanla tanışabilirim. Yani bunu bütün alanda çocuğa çabuk eriştirmemiz lazım.
Erken tanışması lazım tabii. Mesela anne babaların ya da bunu sadece Ona yığmamak da lazım. Ailede de eğitim gördüğü alanlarda, çocuğun kendini rahat hissettiği alanlarda bunu bırakmak lazım. Yani enstrüman olsun o evde. Kötü bir şey değil. Yani onun gelişimi sağlayacak. Sivil toplum kuruluşları dezavantajlı bölgelerde müzik atölyeleri yapmak yapmalılar. Yani sivil toplum örgütleri o toplumun refahı içindir ya da gelişimi içindir. Ya biz bunu ma müzik olarak, gözeten bir yerden, aslında çalışmalarımızı yürütüyoruz. Nasıl, biz merkezimiz Ahmet’te, müzik dersleri veriyoruz, enstrüman dersleri veriyoruz ama Mardin diyelim yanı başımızda, Batman yanı başımızda yapamıyoruz. Ya da ne yapıyoruz? Biz bunu atölyelerle gidermeye çalışıyoruz. 2 saatlik atölyelerle. Yeterli mi? Yeterli değil. Yani eee, kendimizden verdiğimiz kadarıyla yapmaya çalışıyoruz. Mesela Durumu olmayanlar için kampanya başlatılabilir. Bu enstrüman temini için. Mesela bir ailemiz şey, Amerika’dan sigarayı bırakmış. Parasını hep toplayıp toplayıp, buraya gönderip biz bir çocuğa esirgeme alıyoruz.
MÜZİK DÜN İLE BUGÜN ARASINDA BİR KÖPRÜ
Selvi Tunç: Ne kadar kıymetli. Aslında Çok kıymetli bir de hani şöyle de bir şey var. Biz bu programda sıklıkla hep şeyi vurguluyoruz. Yani bir çocuğu yetiştirmek, geliştirmek aslında toplumun sorunudur. Dolayısıyla dezavantajlı bir ailenin çocuğunda işte anne baba zaten gerekeni yapmıyor deyip kenara çekilmek değil aslında. Bizim kurumlar da aslında işte, siz kendi cephenizden yapıyorsunuz başka kurumlar işte örneğin işte tiyatro alanında başkaları, bambaşka alanlarda hani bir şekilde destek olmaya çalışıyorlar. Bu da çok kıymetli aslında ama hani en azından müzik dezavantajlı, ailelerin de çocuklarına destek oluyor. Çünkü enstrümandır, bunlar gerçekten hani bütçe olarak da aileleri çok zorlayan bir bütçe. Yani kentimizin özellikle o kent yoksa Ne yazık ki çok görünür olmuyor ama ciddi bir şekilde hani bununla mücadele eden aileler var. Ve en azından geride kalan kurumların bu noktada biraz o ailelerin çocuklarını müzik açısından beslemeleri gerekiyor. Biraz da şeyden bahsetmek isterim Ferhat. Yani çocuk ve biraz müziği ana dilde alması ile ilgili. Çünkü bir çocuk aslında kendi dilinde bir ezgiyi mırıldandığında aslı sadece şarkıyı söylemiyor. Yani Aynı zamanda kimliğine tutunuyor, kültürüne bağlanıyor ve özellikle çok dilli topluluklarda müzik çocukların hem kendi ana dillerini yaşatmaları hem de aslında diğer dillerle barış içinde bir arada yaşamalarına sebep oluyor ve bir köprü kuruyor aslında müzik. Yani bugün mesela yabancı dilde müzik dinliyoruz. Ama hani bazen anlamasak bile o duygudaşlığı yakalayabiliyoruz. Bu anlamda aslında hani müzik hem Kültürel aidiyet sağlıyor. Hem çok kültürlü anlayışın tohumlarını ekmiş oluyoruz. Senin bu noktadaki fikrini merak ediyorum. Yani müzik çocukların kültürel kimliklerini tanımaları, çok dilli ortamlarda aslında kendi ana dilleri ve kendi özgünlükleriyle ifade etmeleri açısından nasıl bir araç olarak kullanılabilir?
Ferhat Ertaş:Ya şöyle belirtmek lazım. Yani dil meselesi kimliksel bir meseledir. Yani ben bir Kürt’ün ya da bir Laz’ın varlığı yani hangi ırktan olduğu diliyle ortaya çıkıyor. O diliyle yapılan bir sanat var. Biz Kürtler açısından müzik önemli bir yer taşıyor. Çünkü biz Kürt tarihini yaşamışlıklarını Dengbeci geleneğiyle bugüne taşındı. Bu aslında müziğin kültürel kimlik üzerindeki etkisini gösteriyor. Yazılı Tarih yok. Ama bugünkü tarihini nasıl öğreniyorsun? Müziklerden, destanlardan yaşamışlıkları denbejlerden dinleyerek bugün aktarıldı. Aslında müzik dün ile bugün arasında bir köprü. Yani düşünün Şakir Oyu bugüne getiriyorlar Keke kıyasetinde. Ya da Siya Bendekacı. Bu tarzda dediğim gibi bu bir kimlik oluşturuyor müzik çocukta. Ana dili koruma bakımından da şarkılar aracılığıyla ana dilde kelimeler öğrenilir. Günlük konuşma pratiği desteklenir. Yani kendi dili gelişmeyen biri müzik yoluyla kendi dilini öğrenebilir. Şarkılar yoluyla. Ya da Kürtçede şey var. Harf E, M, Alfabe, E, M, A, B, C, Ç, A, B, C, S, D, E, E, F, G, öğretilebiliyor. Kelimeler öğretilebiliyor. Bu durum, senin de belirttiğin şey, İngilizce bilmiyorum ben. Ama duyduğumda onun, temposuna, melodisine uyum sağlayabiliyorum. Ya da genellikle dil öğrenme aşamalarında da şarkılar aktif kullanılır. Biz de çalışmalarımızda da kullanıyoruz mesela. Ve çok etkili oluyor. Hemen kavrıyorlar. Aidiyet duygusu da gelişiyor bu durumla. Mesela kendi kültürün müziklerini başkalarıyla paylaşan çocuk toplum içinde değerli hisseder kendini. Değerli hisseder. Mesela ben kendi kültürümle şarkılarımı dillendirdiğimde kendimi değerli hissederim. Kabul gördüğünü hissedersin. Kabul görürsün sen. Yani toplum içinde var olduğunu hissedersin. Evet. Eee Mesela farklı Kültürlerin, müziklerin öğrenilmesine karşılıklı saygı da artar. Yani ben kendi kültürümden öğrendiğim şeylerle aidiyet hissinin artmasıyla beraber başkası empati yoluyla aslında bir güven bir saygı duyma meselesi gelişiyor.
Selvi Tunç: Evet, sevgili Ferhat aslında daha çokça konuşacağımız şey vardı. Çocuk ve müzik ilişkisi üzerine ama ne yazık ki programın da belli bir süresi olduğu için belki başka bir programda biraz daha ayrıntılı konuşmak isteriz ama bugün aslında, bize hani müziğin sadece bir enstrüman sesi olmadığını, ya da sadece bir şarkıya da etkinlik olarak görürsek aslında onun çocukların hayatına kattığı değeri de eksik anlamış oluruz. Bugün müzikle büyüyen çocukların daha güçlü, daha duyarlı, daha yaratıcı olma potansiyellerinden çokça bahsettin. Ama aynı zamanda bu potansiyelin önündeki engellerden de bahsettin. Ama yine aynı zamanda Hani buna rağmen yapılabilecekler. Yani hani evet bazı engeller var ama iyi niyetli veya bu konuda biraz daha idealist insanlar ve kurumlar sayesinde de çokça aşama katlettiğini bize gösterdin. Ve aslında müzik çocuğun hem hakkı hem de sesi bir yerde ve bizim de aslında bu sesi duymak, çoğaltmak, desteklemek aslında hepimizin sorumluluğu. Bu noktada ben katkıların için teşekkür ediyorum. Son olarak söylemek istediğim birkaç şey varsa öyle programımızı kapatalım.
“Herkes için müzik, her yerde müzik”
Ferhat Ertaş: Ben teşekkür ederim böyle bir alanda bize yer açtığınız için. Yani, eee, konuşulması gereken şeyler bunlar. Bir halkı ya da toplumu dizayn etme meselesinde kültür ve sanatın yolu, önemi tartışılmaz yani. Bunun için de insanların ellerinden geleni fazlasını yapmak zorundalar. Çünkü boşlanmış bir alan. Bunun için de elimizi değil bedenimizi taşın altına yatırmamız lazım. Bizim şiarımız şuydu. Herkes için müzik, her yerde müzik.