VENG RADYO CANLI

VENG RADYO CANLI

  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • BÖLGE
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KÜLTÜR SANAT
  • BİLİM
  • YAZARLAR

VENG RADYO CANLI

Anasayfa » Our Authors » Meclis Başkanı Diyarbakır’da konuştu: Mutlaka başaracağız

Meclis Başkanı Diyarbakır’da konuştu: Mutlaka başaracağız

0
By Veng Haber on 17/10/2025 Gündem, Manşet Haberler
Paylaş
Facebook Twitter Email WhatsApp Copy Link

VENG HABER – Diyarbakır’da konuşan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, “Bu sefer ya biz başaracağız ya emperyalistler. Mutlaka başaracağız. Mutlaka başaracağız” dedi.

Dicle Üniversitesi 2025-2026 Akademik Yıl Açılış Programı’nda konuşan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, “Diyarbakır büyük Kürt medeniyetinin yeşerdiği, geliştiği, büyüdüğü bir kenttir” sözleriyle kentin önemine vurgu yaparken, barış sürecini başarıya ulaştırma kararlılığına vurgu yaptı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Dicle Üniversitesi 2025-2026 Akademik Yıl Açılış Programı’na katıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve Mecliste oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyeleri Dicle Üniversitesi 2025-2026 Akademik Yıl Açılış Programı’na katıldı.

Meclis Başkanı Kurtulmuş’un katılacağı program öncesi üniversitede olağanüstü güvenlik önlemeleri alındı. Programa öğrencilerin katılımı ise zorunlu kılındı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Dicle Üniversitesi 2025-2026 Akademik Yıl Açılış Programı’nda yaptığı konuşma satırbaşlarıyla şöyle:

“Diyarbakır kültür kentidir”

“Sayın Valim, Diyarbakır ilimizin çok değerli yöneticileri, üniversitemizin değerli rektörü, değerli öğretim üyesi arkadaşlarım, sevgili gençler, hepinizi en içten en kalbi selamlarımla selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin ve ülkemizin üzerine olsun.

Böylesine güzel bir üniversitede böyle önemli ve Gerçekten fevkalade, kültürel, değeri yüksek olan bir şehirde sizlerle birlikte bir kez daha olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu salonda herhâlde 3. ya da 4. konuşmamdır. Çeşitli vesilelerle geçmiş dönemlerde de fevkalade önemli toplantılarda ev sahipliği yaptınız.

Özellikle ülkemizin içinde bulunduğu durum, dünyamızın içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla çok önemli bir dönüm noktasında bir noktasında, medeniyetlerin kavşak noktası olan, doğuyla batının geçiş noktası olan bu önemli kadim şehirde sizlerle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumu tekraren ifade etmek istiyorum. Benden evvel de ifade edildi. Diyarbakır kültür kentidir. Diyarbakır evliyaların kentidir. Diyarbakır sahabinin kentidir. Diyarbakır büyük Kürt medeniyetinin yeşerdiği, geliştiği, büyüdüğü bir kenttir. Diyarbakır Aynı zamanda Türk İslam medeniyetinin de önemli merkezlerinden, fikir merkezlerinden birisidir. Bugün itibariyle de doğu ile batı arasındaki sentezi, Mezopotamya ile Anadolu kıtası arasındaki sentezi en iyi şekilde gerçekleştirmiş olan nadide şehirlerimizden birisidir. Diyarbakır’da olmak, bu anlamda hem tarihi daha iyi anlamaya çalışmak, hem yarını daha iyi anlatmaya gayret etmek için de bir fırsattır. Sevgili dostlar, öncelikle şunu ifade etmek isterim ki dünyanın belki de en zor en büyük türbülansları yaşadığı bir dönemden geçiyoruz.

“Süreci en iyi şekilde anlamlandırmamız ve yolumuza devam etmemiz lazım”

Her gün yeni olaylarla, yeni çelişkilerle, çatışmalarla, gerilimlerle dünyanın hemen her bölgesinde, her yöresinde insanoğlu olarak mücadele ediyoruz. Hiçbir gün karşılaştığımız yeni durum neredeyse artık için, artık bizler için bir sürpriz olmuyor.

Özellikle bütün bu gerilimlerin 10 yıllar boyunca sürdüğü ve şu anda da dünyadaki bütün büyük güçlerin güç mücadelesini sergilediği içinde bulunduğumuz coğrafya gittikçe daha önemli sorunlarla karşılaşıyor. Gittikçe daha büyük problemleri çözebilme becerisini ortaya koyması gerekiyor.

Bunun için diyoruz ki bizim Türkiye olarak kendimize gelmemiz gerçekten önümüzdeki Süreci en iyi şekilde anlamlandırmamız ve yolumuza devam etmemiz lazım. Bakın daha dün burada konuşuyor olsaydık böyle bir giriş yapmama gerek olmayacaktı.

Tam da iki yıldan sonra Gazze’de barış sağlandığını zannettiğimiz yeni bir barış ikliminin oluşacağını tahmin ettiğimiz bir dönemde saldırgan İsrail yönetimi dün gece itibariyle Güney Lübnan’da da yine masum insanların olduğu bölgeleri acımasızca bombalayarak, bu bölgede barış istemediğini bir kez daha ortaya koydu.

Esasında bu saldırı daha evvelki yapılan saldırılardan farkı yoktur. Lübnan’a defalarca saldırılmış, Suriye’ye saldırılmış, İran’a saldırılmış, Turus’a saldırılmış, hatta Katar’a bile saldırmış olan bir siyonist rejimin artık dur durak bilmeyecek bir noktaya geldiği, aldığı desteklerden şımararak Ortadoğu’yu daha daha da büyük bir kan gölüne çevirmek istediği aşikardır.

“İsrail’in saldırganlığı kabul edilemez”

Buradan açıkça bütün milletimiz adına ifade etmek istiyorum. İsrail’in bu saldırganlığı, özellikle dün akşamki saldırganlığı asla kabul edilemez, asla tasvip edilemez, asla hiçbir kimse tarafından onaylanamaz. Bu saldırı Bu saldırı vesilesiyle Halkının yanında olduğumuzu bir kere daha ifade etmek istiyorum.

İsrail’i bir kere daha en şiddetli şekilde kınadığımızı ve artık İsrail’in bu saldırgan yönetiminin Ortadoğu halkları için bir sorun haline geldiğinin de görülmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Ümit ederim ki bütün bölge halkları olarak uyanır ve ortak kimliğimize, ortak geleceğimize sahip çıkabiliriz.

“Özgür, adaletli bir Türkiye’yi inşa etmek”

Değerli kardeşlerim, bu coğrafyada bir taraftan dünya genelinde devam eden gelişmelerle Ticaret savaşlarından, uzay savaşlarına kadar süren büyük gerilimlerle yaşadığımız bir dönemde bu coğrafyanın hiç şüphesiz tarihsel tarihte olduğu gibi şimdi de sıkıntısız olması düşünülemez.

Onun için biz Türkiye’yi önümüzdeki dönemi Türkiye’nin yüzyılı haline getirmek, sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye haline getirmek mecburiyetindeyiz. Esasında 86 milyon olarak hepimizin üzerine düşen görev. Türkiye’yi yönetenler olarak Türkiye’deki bütün siyasi gruplara düşen ödev, görev Türkiye’yi iki alanda daha ileriye taşımaktır.

Bunlardan birisi kendi içimizde tam manasıyla adaleti, barışı, birliği, beraberliği, dirliği sağlayarak silahların değil, sözlerin ve gönüllerin konuşulduğu tam manasıyla özgür, adaletli bir Türkiye’yi inşa etmektir.

İkinci büyük sorumluluğumuz ise dünyada yeni ve adil bir küresel düzenin inşa edilmesi için öncü olmak, sözcü olmak, tekliflerimizi hazırlamaktır. Bu çerçevede dün olduğundan daha fazla üzerimizde büyük sorumluluklar olduğunun altını çizmek isterim.

Türkiye hem artık terörü geride bırakacak inisiyatifleri kullanarak adaleti, demokrasiyi ve kardeşliği güçlendirecek Yoluna devam edecek. Böylece iç cephesini tahkim eden bir anlayışla dosta düşmana karşı samimi bir birlik ve beraberliği ortaya koyacak ve bölgesinin istikrar üreten bir ülkesi olmaya devam edecektir. Aynı şekilde biz sadece kendimizden sorumlu değiliz.

Başta kendi coğrafyamız olmak üzere yeryüzündeki bütün mazlum milletlerden ve dünyanın her köşesindeki biçare insanlardan da Sorumlu olduğumuzu unutmamamız gerekir.

Bunun için de son 2 yıldır Gazze’de yaşadıklarımızda bize bir kere daha öğretmiştir ki şu günlerde artarak beklenti haline getirilen barış çabalarına rağmen 3 yıldır Ukrayna-Rusya arasında devam eden çatışma göstermiştir ki artık dünyada barışı sağlayabilen küresel bir sistem mevcut değildir.

Artık dünyada herhangi bir şekilde İnsanlığın hayrına çalışan bir sistem mevcut değildir. Sadece güçlünün gücünün hakim olduğu, güçsüz olanın ise ezildiği bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Bunu değiştirmek, bunu değiştirmek için gayret sarf etmek de bizim Türkiye’nin insanlarının vazifesidir. Hepimizin temel ödevlerinden birisidir. Üniversitemizin sorumluluğu budur. Siyasetin sorumluluğu budur.

Sivil toplumun sorumluluklarından birisi budur. Hep beraber hem içeride kendi birliğimizi, dirliğimizi tahkim edecek ve böylece küresel ölçekte de adil bir küresel sistemin kurulması için mücadele edeceğiz. Değerli dostlar, bu anlamda yaşananlar çok daha dikkatli, çok daha hassas olmamız gerektiğini bize söylüyor.

Bu çerçevede son zamanlardaki gelişmeler bize önemli bir umut kapısını açmış, önemli bir fırsatı karşımıza çıkarmıştır. Türkiye yaklaşık 100 403 yıllık tarihimizin 50 yılını terörle mücadele ile geçirmiş. On binlerce insan ölmüş. Bu insanların gencecik yaşta toprağa girdiğini biliyoruz.

“130 küsur sivil toplum kuruluşu Komisyonda dinlenmiş”

Türkiye alternatif maliyetleriyle birlikte en az 2 trilyon dolarını bu mücadelede harcamıştır. Artık bunların geride kalmasının gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’de bir daha kan dökülmemesini, bir daha insanların huzursuz olmamasını ve barış içinde yaşamasını sağlayacak bir sürecin kapılarının sonuna kadar açıldığını biliyoruz ve bu yolda mücadele etmeye devam edeceğiz.

En başından en sonra söyleyeceğimi söyleyeyim. Bu sefer başaracağız, bu sefer barış hakim olacak, bu sefer esenlik hakim olacak, bu sefer kardeşlik hakim olacak.

Burada milletvekili arkadaşlarımız da var. Türkiye esenlik, barış ve kardeşlik istediğini aşağı yukarı 5 Ağustos’tan bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda ortaya koymuştur. Aranızda Diyarbakırlı dostlarımızın da olduğu yaklaşık 130 küsur sivil toplum kuruluşu Komisyonda dinlenmiş.

Herkes fikirlerini ortaya koymuş. Farklı fikirler, farklı kanaatlere sahip olsalar da hepsi ortak bir cümleyi söylemiştir. Artık biz Bu memlekette çocuklarımızı değil, silahları gömmemek istiyoruz. Silahları ortadan kaldırmak istiyoruz.

“Bu toprakların mayası birliktir, beraberliktir, kardeştir, kardeşliktir”

Fevkalâde yüksek bir demokratik olgunlukla ortaya konulan bu çalışma yavaş yavaş nihayetine eriyor ve inşallah Türkiye’de sonuç alacağız.

Bu topraklarda artık şehirlerinde, dağlarında, mezralarında korkunun değil, silahın değil Bombanın gürültüsünün değil, dostluğun şarkılarının, türkülerinin, kardeşliğinin, kardeşliğin eserlerinin ortaya konulduğuna hep beraber şahit olacağız. Çünkü bu toprakların mayası birliktir, beraberliktir, kardeştir, kardeşliktir.

Bu memlekette Kürtlere söz söyleyenlerle, Türklere söz söyleyenler aslında farklı dilleri kullansalar da aynı gönül dillerini kullanmış insanlardır. Ahmet-i Han’ın, Male-i Cezir’in, Faki-i Teran’ın, Yunus Emre’nin, Mevlana Celaleddin’in ve Hacı Bektaş-i Veli’nin söyledikleri aslında aynı pınardan akan hakikatin, irfanın, hikmetin terennüm etmiş sözleridir.

Aynı gönülden çıkan ve benzer gönüllere hitap eden anlayışın sonuçlarıdır. Dolayısıyla tarihte sahip olduğumuz bu kardeşlik kültür ürünü yeniden inşa etmek, yeniden çoğaltmak durumundayız.

“Kardeşliğin adalet ve demokrasi ile taçlandırılması gerektiği bir dönemdeyiz”

Ayrıca bu topraklarda yönetim anlamında da fevkalade önemli iki büyük insanın yaptığı işler de aslında birbirine benzer, aynı gönül coğrafyasının eseri olan uygulamalardır. Sultan Alp Aslan’ın uygulamalarıyla Selatin-i Kürdün yönetiminin uygulamaları neredeyse birbirine birebir benzeyen uygulamalardır.

Selahattin-i Kürdi’nin eman, barış, kardeşlik ve insaf üzerine kurduğu, adalet üzerinde taçlandırdığı yönetim anlayışı Orta Doğu halklarının hala hafızalarındadır. Şunu söyleyebiliriz ki Selahattin Eyyubi’nin kılıcının şakırtılarından önce adalete dair sözü, emanına dair garantisi yayılmıştır.

Selahattin Eyyubi fethettiği yerleri çoğu zaman kılıç ırkçısından daha çok acil olduğuna inanıldığı için, verdiği emanın kalıcı ve hakiki olduğuna inanıldığı için başarılı olmuştur. Gönül dünyamızdaki bu büyük zenginliğin ve yönetim alanındaki bu engin tecrübenin hiç şüphesiz bugüne dair de söyleyecek şeyleri vardır.

Özet olarak bu tecrübelerden anladığımız şey öncelikle kardeşliktir. Ancak kardeşlik Tek başına sorunları çözmenin yeterli olmadığını biliyoruz.

Kardeşliğin adalet ve demokrasi ile taçlandırılması gerektiği bir dönemde olduğumuzu Türkiye olarak da bu kadar büyük tarihsel tecrübemiz bu kadar büyük demokrasi tecrübemizle de inşallah bunu başarabilecek bir güce bir müktesebata sahip olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Kardeşlik, adalet ve demokrasi bizim geleceğimizin Kuracağımız mimarisinin üç temel ana sütunudur. Bunların üzerinde inşallah hep birlikte daha güçlü bir Türkiye’yi kuracak ve dünya milletlerine örnek olacak bir gelişmeyi sağlayacağız. Şunu da bu 5 Ağustos’tan beri yaptığımız gözlemler çerçevesinde.

“Adaletin teminatı kalıcı bir demokratik yapıdır”

Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye’nin bu tecrübesi İnşallah başarıyla tamamlandığında dünyanın birçok üniversitesinde, birçok siyasal bilgiler fakültesinde, sosyoloji bölümlerinde, araştırma merkezlerinde Türkiye’nin barış tecrübesi diye okutulacak ve dünyaya örnek olarak gösterilecek bir model olacaktır.

Bunun için yapmamız gereken herkesin yankı odalarından çıkarak, bu ülkenin ortak menfaati nedir? Bunun üzerine yoğunlaşması lazım. Herkesin kendi dar siyasi gündemlerini bir tarafa bırakarak 86 milyonun, hatta dahasını söyleyeyim, bölgenin Türklerinin, Kürtlerinin, Araplarının, acemlerinin, bölge halkının yararına olan nedir diye düşünmesi lazım.

Herkesin acıların üzerinden yeni hesap sormaların peşine koşmak yerine acılarımız Karşımızdakinin acısını anlayarak, kendi acımız olarak hissederek yolumuza devam etmemiz lazım. Bu üç ana direkten bahsettim. Birisi kardeşlik, adalet ve demokrasi.

Bugün bu mimarinin temelinde de temsili temsili genişletmek, hesap verebilirliği derinleştirmek, yerel ile merkezin bütünleşmesini sağlamak da en önemli sorumluluklarımızdan birisidir. Değerli dostlar, kardeşliğin teminatı hukuktur. Adaletin teminatı kalıcı bir demokratik yapıdır.

“Ana dili, ana sütü kadar helaldir”

Demokrasinin sürdürülebilir olmasının ise toplumsal mutabakatı. Bunların hepsini hep beraber sağlayacağız. Bunun için de aramızdaki farklılıkları zenginlik vesilesi olarak göreceğiz. Kültürel farklılıklarımızı ayrıştırma aracı olarak değil, birleştirme, bütünleştirme aracı olarak göreceğiz. Örnek olarak söylüyorum.

 Dil insanların kendisini en iyi ifade ettiği alanlardan birisidir. Ayrışmanın değil çok Çeşitliliğin ve çok kültürlülüğün büyük gölgesinin yansımasıdır. Ana dili, ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiçbir kimse dilini istediği gibi kullanmak istediği için bir şekilde sorgulanamaz.

Bir şekilde dil üzerinden memlekette ayrıştırma ya da ayrımcılık yapmanın hesapları yapılamaz. Çünkü biliyoruz ki dil insanın kalbe en yakın yeridir. Çünkü biliyoruz ki, Türkçedeki dil kelimesi de bildiğiniz gibi gönül manasına kullanılır. Sadece lisandan yani dilimizle konuştuğumuz lisandan ibaret değildir.

Onun için diyoruz ki, dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lügatimizde yazmaz.

“Alparslan’ın ve Selahattin’in çocuklarının, torunlarının lügatinde ırkçılık da yoktur, faşizm de yoktur”

Yani yerlerin ve göklerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı farklı olmasında Allah’ın varlığının, birliğinin işaretleri vardır. Değerli kardeşlerim, ayrıca Alparslan’ın ve Selahattin’in çocuklarının, torunlarının lügatinde ırkçılık da yoktur, faşizm de yoktur. Kendi kavmiyetini Başka bir kavmiyeti yarmak de yoktur.

O da bize çok açık şekilde bildirilen, çok net bir şekilde bildirilen Hucurat suresinin 13. ayetinde ifade ediliyor.

Yani ey insanlar biliniz ki hepiniz bir anadan bir babadan doğdunuz. Sonra birleşip tanışasınız diye kabilelere, kavimlere ayrıldınız. Hiçbirinizin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak Allah’a en yakın olanlarınız Allah’ın katında üstündür.

“Türkiye’nin tarihi Türk Türkiye’deki Türklerin tarihi olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir”

Dolayısıyla bunu bilmiş, bunu asırlar içerisinde özümsemiş, bunu Diyarbakır’ın her taşına, her karışına nakşetmiş bir milletin çocukları arasında ırkçılık, kavmiyetçilik üzerinden bir üstünlüğün dile getirilmesi asla asla düşünülemez. Değerli dostlar, Selahattin Selahattin Eyyubi’nin mirasını yeniden benimsemek zamanıdır. Şunu çok açık şekilde ifade etmek isterim.

Türkiye’nin tarihi Türk Türkiye’deki Türklerin tarihi olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir. Hep beraber bu tarihimize sahip çıkmak, hep beraber bu tarihimizi gelecek nesillere aktarmak mecburiyetindeyiz. Ayrıca şunun da altını çizerek ifade etmek isterim ki demin İsrail’den bahsettik. İsrail’in sadece şu son dönemde yaptığı saldırı Şuralara baktığınız zaman.

Değerli dostlar, Siyonist rejimin bu yayılmacı, faşist, ırkçı, kendini üstün gören rejimin gözünde, bu öğretinin gözünde Orta Doğu halklarının hiçbirinin, vallahi de billahi de hiçbirinin mikrop kadar değeri yoktur. Bunlar Türk’ü çok severler de Kürt’ü sevmez değillerdir. Kürt’ü sevler de Arap’tan nefret ediyor diyenlerdir.

Bunlar acemi severler de, efendim, bölgedeki başka halkı sevmez değillerdir. Bunlar Sünni’yi severler, Alevi’yi sevmez değillerdir. Bunlar Müslümanı sever, Nusayri’yi sevmez, efendim, Süryanileri sevmez değillerdir. Yemin ederek söylüyorum ki, Ortadoğu halklarının tamamını goyim olarak görürler, köle olarak görürler, insan dışı varlık olarak görürler.

“Suruç halkını Kobani halkından ayıran nedir?”

Bugünün Bütün emperyalizmin görünen yüzü siyonizmdir. Dünkü emperyalizmin görünen yüzü Akif’in kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne de bela dediği dönemin superyalistleridir. Bir asrı aşkın bir süredir. Ortadoğu coğrafyasını 1. Sykes-Picot’un böl yönet parçalar tezleriyle bu noktaya getirdiler.

Hedefleri daha fazla bölmek, daha fazla ufalamak, daha fazla küçültmektir. Bizim hedefimiz ise daha fazla bütünleştirmek, daha fazla birleştirmek, daha fazla büyütmektir. Çünkü biliyoruz ki 1. Sykes-Picot’da sınırlarla böldükleri bölge halkları Sınırları aralarına koydular ama gönüllerini bölmeyi başaramadılar. Bana söyler misiniz? Nusaybin halkını Kavuşlu halkından ayıran nedir?

Bizim Suruç halkını Kobani halkından ayıran nedir? Bu coğrafyada yaşayan Kürtler de, Türkmenler de, Araplar da ve diğer bütün unsurlarıyla kardeşlerimizde hepimiz kardeşiz. Hepimiz aynı ailede aynı coğrafyanın insanlarıyız.

“Bu sefer ya biz başaracağız ya emperyalistler”

Daha net bir şey söyleyeyim. Demin mutlaka başaracağız dedim. Vakit dolayısıyla ben de söylediklerimi kısaltarak konuşmaya çalışıyorum. Bu sefer mutlaka başaracağız dedim. Şimdi bir adım daha ileriye gidiyorum. Bu sefer ya biz başaracağız ya emperyalistler. Mutlaka başaracağız. Mutlaka başaracağız.

Ve bunun için hiç tereddüt etmeden Türkiye olarak hep beraber birlik içerisinde, beraberlik içerisinde yolumuza devam edeceğiz. Ben bu vesileyle bir kere daha 2025-2026 akademik yıl açılışının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.”

Share. Facebook Twitter Email WhatsApp Copy Link

Diğer Yazıları Gör

Abdullah Öcalan ailesiyle görüştü

Koma Amed 22 Kasım’da Van konserinde

TFF’den Amedspor ve taraftara ceza

SON YAZILARIMIZ

Abdullah Öcalan ailesiyle görüştü

31/10/20251 Views

Koma Amed 22 Kasım’da Van konserinde

31/10/20251 Views

TFF’den Amedspor ve taraftara ceza

31/10/20251 Views

Diyarbakır’da suyun geleceğini güvence altına alan proje

31/10/20251 Views
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Gündem

Abdullah Öcalan ailesiyle görüştü

31/10/20251 Views

VENG HABER – Asrın Hukuk Bürosu, Abdullah Öcalan, aile görüşü kapsamında İmralı Adası’nda yakınlarıyla görüştüğünü…

Koma Amed 22 Kasım’da Van konserinde

31/10/2025

TFF’den Amedspor ve taraftara ceza

31/10/2025

Diyarbakır’da suyun geleceğini güvence altına alan proje

31/10/2025
SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • YouTube
Hakkımızda

venghaber.com sitesinde yayınlanan yazı, haber ve fotoğrafların her türlü telif hakkı Veng Radyo'ya aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden paylaşılamaz

Bizimle İletişime Geçin:
Email : [email protected]
Telefon: 05324897424

Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
SON YAZILARIMIZ

Abdullah Öcalan ailesiyle görüştü

31/10/2025

Koma Amed 22 Kasım’da Van konserinde

31/10/2025

TFF’den Amedspor ve taraftara ceza

31/10/2025
Biz Kimiz?

Veng Haber; görmezden gelinen ötekilerin, kadınların, gençlerin, doğanın sesi soluğu, hakikatin tarafı olmak için yola çıktı.
Güç odaklarının, zorbaların çizdiği sınırların dışında, yeni bir ses, yeni bir nefes olmak için yayındayız.
İlkeli, bağımsız, özgür ve tarafsız habercilik anlayışıyla yola çıkan Veng Haber; gündemin arka planını, saklanan gerçekleri ve ezilenlerin duyulmak istenmeyen seslerine çığlık olmanın azami gayretindedir.

venghaber.com sitesinde yayınlanan yazı, haber ve fotoğrafların her türlü telif hakkı Veng Radyo'ya aittir.
  • Künye
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Kullanım şartları
  • Gizlilik politikası

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

Reklam Engelleyici Etkin!
Reklam Engelleyici Etkin!
Web sitemiz ziyaretçilerimize çevrimiçi reklamlar gösterilmesiyle mümkün olmaktadır. Lütfen Reklam Engelleyicinizi devre dışı bırakarak bize destek olun.